DEDİKODU

Tuncer Altunbulak

Konuya bir dedikoduyla başlayalım. Köyün birinde yaşlı bir teyzeyle genç bir kız, aralarında dağlarda sürü otlatmaya giden çobanlar günlerini nasıl geçirir diye tartışırlar. Yaşlı kadın neyle olacak benim güzelliğimi hünerimi anlatarak kız buna itiraz eder;  “Nerde senin güzelliğin ahın gitmiş vahın kalmış, senin neyini konuşacaklar. Benim aşklarımı, sohbetlerimi, güzelliğimi konuşuyorlardır”. Çobanlık yaptığım için ben bu işlerin inceliklerini bilirim, dağda birkaç çoban bir araya geldiğimiz zaman bolca dedikodu yapar, güler eğleniriz. Elbette güzel kızların ve başka her türlü şeyin dedikodusu yapılır.

 

 Dedikodu yapmanın ustalığı vardır. Onları dinlerken bu tür şeyleri bilmeyenler kendilerinden geçerler. Dedikodu yapmak elbette ki çok kötü. Yüzlerce kişiye sorsanız ben yapmam  der içlerinden. Bir tanesi bile ben asla yapmam der, yani hepimiz dedikodu yaparız. Sıkıntı, strese iyi geldiğini de söyleyebilirim sonuçta içinizi başkalarına açıyorsunuz gülüyorsunuz ve eğleniyorsunuz. Dedikodu zaten eğlenmek için yapılır. Eğer birisi sizinle başka birinin dedikodusunu yapıyorsa muhtemelen başkasıyla da sizin dedikodunuzu yapar. Mesela siz birinin dedikodusunu yapıyorsanız inanın başka bir yerde de birileri mutlaka sizin dedikodunuzu yapıyordur. Etme bulma dünyası dedikleri de bu olsa gerek.

 

 Bu günlerde ülkemize dolaşıma girmiş epey dedikodu var televizyonlarda ve gazetelerde her gün izleyebiliyoruz. Her şey gibi dedikodu da görecelidir, istediğiniz yere bükebilir istediğiniz biçimde değiştirebilir hatta geliştirebilirsiniz. Geçen gün bir yerde şahit oldum adam üç beş kişi bulmuş ben olsam şöyle yapardım, böyle yapardım falanca şöyle filanca böyle diyerek atıp tutuyordu. İçimden kendi kendime “siz boş konuşuyorsunuz, sizin yaptığınız dedikodu”. Genç bir kadınla yine yaşlı bir teyze kavga ediyorlarmış. Yaşlı kadın geline; “boş konuşma çocuğun olduğu zaman ben seni beşiğin dibinde görürüm” demiş. Dedikodu yapanların bir özelliği de başkalarının hayatlarını kendi hayatlarından çok daha fazla önemsemeleridir. Elbette bunun tersini de yaparlar. Bu insanlar başkalarının hakkında dedikodu yapma, söz söyleme yetkisini de kendilerinde görürler bu böyledir. Dedikodu öyle dedikodu böyle diye anlatıyoruz ya şimdi elbette ki burada eğitim devreye giriyor. Bir halk okumayı, yazmayı ve düşünmeyi bırakmışsa orada bolca dedikodu olur ve çürüme başlar. Bizim ülkemizde de ne yazık ki bizler çok fazla eğitim görmedik, sadece okuma yazma öğrendik. Ne yazık ki yüzyıllardır bu böyle. Halkımız zihnini doyurmanın yerine hep karnını doyurmanın yollarını aradı. İşte yaptığımız asıl dedikodunun sebebi de budur. Boşuna dememişler “herkes bildiğini söyler” okuyup yazmadığımız, araştırmadığımız için ne yazık ki geçmişimizi de bilmiyoruz. Bilmediğimiz için geleceğimizi de planlayamıyoruz. Bataklıkta sabah açan, akşam solan çiçekler gibiyiz. Yetmiş yıldır bu böyle. Yetmiş yıldır dünya çapında ne bir yazar ne bir bilim insanı ne bir eğitimci ne de bir sanatçı çıkarabildik. Araştırmış olsalar kesinlikle dünyayı şaşırtabilecek şekilde dedikodu yapan insanlarımız vardır.

 

 Epey bir zamandır ben kimim, neyim nerden geldim, nereye gidiyorum, neden yaşıyorum, yaşadığım topluma ve insanlığa bir yararım var mı diye düşünüyorum. Hayat insanın ağzını gözünü patlatır. Hayatı ertelemeyi görün ve de yaşamdan emekli olmaya çalışın kendi kendinize feleğinizi yolunuzu şaşırtır sizin. Eskiden kendimi öğrenmek, sıkıntılarıma çare bulmak için sık sık psikiyatrlara gidiyordum. İnkâr etmeyeyim nispi olarak sıkıntılarımdan arınıyordum da on yıla yakındır gitmiyorum çünkü az da olsa kim olduğumu biliyor, bu dünyada neden yaşadığımı anlıyorum. İnsanlaşmamı, iyi yurttaş olmamı halkımı, anamı babamı sevmemi, büyüklere saygı küçüklere sevgi, hastalara yardım etmemi hayat vura vura öğretti bana. İnşallah bu ülkede bunu herkese de öğretir çünkü en iyi öğretmen hayattır. Ben kimseye dedikodu yapmayın demiyorum ama dedikodu yapmanın çok kötü olduğunu biliyorum ve hiç kimsenin yapmasını da istemiyorum. Bu ülkeyi bu hale kötü söz, dedikodu, gıybet gibi kötü alışkanlıklarımız getirdi. Bu dedikodu ve gıybet yüzünden nice insanlar öldü, aileler dağıldı, insanlar ceza evlerine düştü. Elbette ki dedikodu tek başına yapılmaz bir tür ekip işidir. Konuşacak güzel sözleri olmayanlar bir araya geldikleri zaman mutlaka dedikodu yaparlar. Mesela bir insan bilimden, eğitimden, edebiyattan konuşmuyorsa sizce ne konuşacaktır? Elbette ki dedikodu yapacaktır. X ‘in karısı kaçmış, falan adam beş kez evlenmiş size ne be kardeşim aklınız bir fikriniz varsa bütün bu şeylerin ortadan kalkması için düşünün. 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.