AKP`nin eğitimi ve toplumsal yaşamı dini kurallara göre biçimlendirme, "tek din, tek mezhep" dayatması, farklı inanç ve kimlikleri yok sayma politikaları hızla artıyor.
4+4+4 düzenlemesi, zorunlu/seçmeli din dersleri dayatması, TEOG, YGS ve LYS`de din dersleri içeriğinden öğrencilere sorular sorulması, öğrencileri imam hatiplere yönlendirme uygulamaları, normal ortaokullar içinde imam hatip sınıflarının açılması, reşit olmayan kız çocuklarının başının kapatılması, öğretmen atamalarındaki branş dağılımı, okullara ibadethane (mescit) açılmasının zorunlu tutulması; karma eğitimin kaldırılması girişimleri, eğitim kurumları yöneticilerinin tek tipleştirilmesi, kadrolaşma, eğitim programının oluşturulması ve 19. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararlar gibi saymakla bitmeyecek birçok konu başlığında, eğitimin Sünni İslam doğrultusunda yeniden yapılandırılmasına tanık oluyoruz.
Bir taraftan "dindar nesil" hedefine doğru ilerlenirken, diğer taraftan "muhafazakâr yaşam tarzı" dayatılarak "Tek Din, Tek Dil, Tek Mezhep" projesiyle yeni bir toplum inşa edilmeye çalışılıyor.
Üstelik bu dinselleştirme politikaları ve söylemleri her türlü adaletsizliğe, zulme ve zorbalığa ortak koşuluyor. Soma, Ermenek, inşaat şantiyeleri katliam alanlarına dönüşüyor.
Hükümet hepsi için "kader" açıklaması yapıyor,
İşçi patrondan hakkını istiyor, ama patron "hepimiz din kardeşiyiz" diyor,
Meslek lisesi öğrencileri Anadolu sermayesine adeta köle olarak sunuluyor. Bu emek sömürüsünün üzeri "dindar nesiller" yetiştireceğiz denilerek örtülüyor,
Üniversitelerde özgür bilim, özgür düşünce ortadan kaldırılıyor, IŞİD`çi çetelere kol kanat geriliyor,
Kadınlar tacize, tecavüze uğruyor ve hatta öldürülüyor, "cumhurun başkanı" çıkıp "fıtratlarımız farklı" diyor, "beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkıları söylüyor,
Hırsızlık, yağma, talan, yalan, vurgun diz boyu gidiyor, Cumhurbaşkanı "sarayın bahçesine halka açık cami yaptırıyoruz" diyerek kendini savunuyor,
Aleviler devletin karşısında eşit haklar talep ediyor, "Hz. Ali`yi sevmek Alevilikse ben en sağlam Aleviyim" açılımı yapılıyor,
En temel insan hakkı olan anadilinde eğitim talep ediliyor, "isteseniz de istemeseniz de Osmanlıcayı öğreneceksiniz" dayatması geliyor,
Bu ülkenin yurttaşı Ermeniler eşitlik talep ediyor, devletin en tepesinden "Affedersiniz Ermeni…" ırkçılığı etrafa saçılıyor,
Bir iftar menüsünü en lüks otellerde, asgari ücretin yarı tutarına satın alıp oruçlarını açıyorlar, "yoksulun halinden anladık", "çok şükür" diyorlar!
Kısacası, egemenler emekçi kanı üzerinde yükselen bu zulüm sistemini, yıllardır inşa ettikleri bir dinle güçlendirerek zenginliklerini ve kudretlerini sürdürüyor!
Türkiye`de devlet ve hükümetler tarafından Türk-İslam sentezi doğrultusunda inşa edilen hakim din kavrayışı ile eşit yurttaşlık ilkesi daha ilk elden ortadan kaldırılıyor. Din, dil, inanç ve etnik bakımdan farklı toplumsal öğelere sahip ülkemizde eşit yurttaşlık ilkesinin yerleşmemesi, söz konusu farklılıkların kendiliğinden bir değer olarak görülmemesine neden oluyor.
Dolayısıyla siyasi iktidar, toplumdaki farklı mezhep ve kimliklere, laik ve demokratik yaşamdan yana olan kesimlere karşı nefret kusuyor, bu kesimlerin acil çözüm bekleyen sorunlarını sürekli geri plana itiyor.
AKP hükümetinin eğitimden sağlığa, hukuktan toplumsal yaşama kadar izlediği siyasal İslamcı politikalar, yıllardır adım adım hayata geçirilen parti-devlet bütünleşmesi uygulamalarıyla tehlikeli bir aşamaya gelmiştir.
Üstü ne kadar örtülmek istense de, dayatmalar=faşizm apaçık görünüyor, hem de yakın tehlike olarak…