Akıl hastalıkları insanlık tarihinin en eski çağlarından beri insanlık için büyük bir sorun olarak görülmüştür. Zor bir hastalıktır çünkü görünmeyen bir hastalıktır, içimizdeki herhangi bir arızayı ameliyatla aldırabiliriz ama ruhhumuzda ve beynimizdeki ruhsal arızaları kısa sürede iyi ettiremeyiz. Bunun için imkanımız da yoktur. Tıp bilimi bu hastalığa karşı çeşitli önlemler almış, ilaçlar ve tedavi biçimleri geliştirmiştir. Zaman değiştikçe ve bilim de değiştikçe tedavi yolları kolaylaşmıştır. Şimdi bu konuyu kapsayan yazar Ahmet Mithat Efendi'nin konuya özgü yazdığı Cengi isimli romandan söz etmek istiyorum.
Ahmet Mithat Efendi, Danış Çelebi isimli bir cocuğun delilik öyküsünü anlatmıştır. Bu romanında bir annenin çocuğuna kötülük düşündüğüne kimse inanmaz çünkü hiçbir anne böyle bir şey yapmaz. İstisnai yapanlar olmuşsa? Danış'ın annesi oğluna böyle bir kötülük yapmış, bu cocuk annesinden aldığı yanlış eğitim yüzünden önce delirmiş ve bir süre sonra da intihar etmiştir. Annesi sinir, büyü, cin, peri ve fal gibi şeylerle ilgilenmektedir. Bu tür şeyler insanı şuursuzluğa sürükleyen şeylerdir. Sonunda oğlunu da bu şuursuzluğa sürükler. Çocuğuna kundaktan oniki onüç yaşına gelene kadar insanı delirten şeyleri anlatmıştır. Çocuk evlerinin cinlerle ve perilerle dolu olduğuna inanmıştır. Annesi bu tür şeyleri anlatmakla yetinmemiş, bu tür konuları anlatan hikayeler ve romalar okutmuştur. Hani hep söylenir ya bir kitap okudum hevesim değişti diye... Gerçi bazı insanlar buna inanmaz ama bu çok doğru bir sözdür; ünlü yazar Sarventes'in Don Kişot'unu hayatını okuduğumuz zaman görürüz ki Don Kişot, macera romanları okuyarak delirmiştir. Benim hayatımı da bir kitap değiştirmiştir. Ünlü Rus Yazar Dostoyevski'nin Suç ve Ceza isimli romanını bitirdiğim zaman değiştiğini anlamıştım. Danış'ın hayatını da cinler ve perileri konu alan kitaplar değiştirmiştir. Bu çocuk bunun bedelini intihar ederek ödemiştir. Bu da yetmemiştir, Danış Çelebi'yi annesi ve arkadaşları bir periyle evlendirmişlerdir. Çocuğu bu kadının peri olduğuna inandırmışlardır. Bu kız kısa bir süre içerisinde Danış Çelebi'nin evinde ne var ne yok alır götürür. Aile başlarına bir bela gelir korkusuyla ses çıkaramamışlardır. Bu yazıyı yazmamdaki asıl sebep Türkiye'mizde yanlış eğitim yüzünden hayatları Danış Çelebi'nin hayatına dönen, yani tılsımla, efsunla, falla ve cinle, periyle uğraşan milyonlarca insanımz var. Hem de bu çağda, cahillik böyle bir şeydir. Şimdi sizlere sahibine küsen bir tambura öyküsünü anlatmak istiyorum.
Adam bir gün "öt benim sarı tamburam senin aslın ağaçtandır" der. Tambura bu söze çok alınır ve bütün tellerini kapatır. Adam bakar olmuyor, ağaç dediğime gönüllenme kırmızı gül ağacından demiştim. Tambura bile kendisine yapılan haksızlığa karşı çıkabiliyor ama malesef ülkemizde kendilerine yapılan haksızlıklara karşı çıkmayan, çıkanlara da kızan milyonlarca yurttaşımız var... Bütün bunun sebebi eğitimsizliktir. İnsanlarımızın bir kısmı bu çağda bile cine, periye fala ve tılsıma inanmaktadır. Bunun birinci sebebi dinimizin rehberi olan kuranımızı okumadığındandır. Bu da büyük bir eğitimsizliktir, kutsal kiatabımız olan kuranın ilk ayeti "oku" emridir. Neden okumadığımız kesinlikle sorgulamamız gerek. Okumadığımızdan cine, periye fala ve tılsıma inanmamız. Kuran'ı okumazsak böyle yanlışlıklar yüzünden daha çok Daniş'ler çıkacaktır. Bir gazatede okumuştum intihar eden birisi şöyle bir mektup bırakmıştı; "İntihar ediyorum, artık çirkinleştirilmiş bu dünyaya daha fazla dayanamıyorum, yoksulluğum yüzünden her gün parça parça öleceğime bir defada ölürüm" demiş. Ülkemizde son zamanlarda sükunet arayan insanlar çıktı ortaya. Bence bu istek beyhude bir istektir çünkü insanoğlunu mutlu eden şey sukunetin güzellik, barış, kardeşlik, dostluk ve heyecandır. Sükunet arayan bu insanlar kendilerini daha rahatsız eden şeylere karşı çıkamadığı için bir köye ya da herhangi bir kasabaya çekilip orada rahat edeceklerini düşünüyorlar. Bilmiyorlar, bilseler hayat orada da gelip onları yakalayacaktır. Hayattan kaçamayız hayat ızdıraptan ve acıdan ibarettir. Bunu böyle bilirsek hayata çok daha çabuk intibak edebiliriz, insan üzülürken bilmeden küçülür Dostoyevski...