Çünkü 50 yıl önce üniversiteli halkı sahiplenmişti!

Aktan Uslu

“Kocaeli Valisi tüm Kocaelililer’in, Kocaeli’de yaşayan tüm yurttaşların valisidir. Bazı Kocaelililer’in valisi değildir. Anayasal hakkını kullanmak konusunda talepte bulunan veya bu hakkı kullanmak isteyen tüm yurttaşlarına eşit davranmak sorumluluğu vardır. Çünkü kamuyu yönetenlerin sorumluluğu budur. Bu noktada bu sorumluluğunu Kocaeli Valisi’ne tekrar hatırlatmış olmak durumundayız.”

Eylem BAHADIR

KESK Eğitim-Sen Gebze Şube Başkanı

Gebze Emek ve Demokrasi Güçleri Sözcüsü

**

Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’nin 24 Kasım Öğretmenler Günü’ndeki aslında sembolik Ankara Yürüyüşü’nü olmadık gerekçeler ile engellemeye çalışıp bu ülkenin işçisi polisiyle emekçilerini defalarca gırtlak gırtlağa getirip sözüm ona yürüyüş yasağı İçişleri Bakanlığı tarafından çiğnenen Kocaeli Valiliği, aldığı ani ve yeni bir kararla Gebzeliler’i de bildiğiniz gerdi.

Meseleyi ülkemizde yerleşik olan İslam soslu vahşi kapitalizm ve neo liberalizmin iktidardaki varlığından sebep sorgulayacak olursak giderek açığa çıkan bir durum var.

AKP önümüzdeki genel ve yerel seçimde de iktidardaki varlığını korumak için bu sefer halka korku aşılamak amacında gibi.

20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL sürecinde de DİSK Nakliyat-İş Sendikası Gebze Şubesi tarafından Gebze Sendikalar Birliği destekçiliğinde meydanda yapılacak bir basın açıklamasına benzer yasak getirilmiş..

O açıklama Nakliyat-İş’in Gebze Şubesi’ne çekilmesine karşın şube binasının hemen önünde ve yakınında, İlyasbey Caddesi üzerinde kollarına asılı keleşler ile polis devriye gezmişti.

Düne kadar…

Ülke genelinde bir örnek vermek gerekirse Ayasofya’nın açılışını değil, açılış törenini ertelemeyip 10 binleri bir araya getirmekte sakınca görmeyenler..

Yerelimizden örnek vermek gerekirse Kocaeli Barosu’nun kongresini iki defa ertelerken AKP İl Kongresi’nde sakınca görmeyenler..

Üstelik açık alanda, meydanda, 50 bilemediniz 100 kişiyle yapılacağı belli bir basın açıklamasında pandemiyi gerekçe gösterdiler.

Üstelik bunu..

Önlem gerekçesiyle halkı gererek yaptılar.

Açıklamanın kimler tarafından yapıldığını..

O meydana olay çıkartmaya değil sadece açıklama yapmaya geleceklerini bildikleri halde..

Muhtemelen Kocaeli’nin tüm ilçelerinden polisleri yığarak, TOMA’ları dizerek, meydana tel bariyerler örerek yaptılar.

**

Naçizane şöyle bir duruşum var..

Ben yerel bir gazeteci ve kendi çapında, köşe yazarıyım.

Gerek haberciliğim gerek yorumculuğum yerel merkezli olmalı.

Zaten ulusal konulara dair tepki gösteren, sayıları az veya çok yayın organı da, köşe yazarı da mevcut.

Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör ataması ve akabindeki direniş dâhil, yerelimizde gerçekleşmeyen ulusal ölçekli vakalara dair görüşlerimi Facebook’taki kişisel sayfamdan zaman zaman ifade etmekteyim.

Ancak Gebze Emek ve Demokrasi Güçleri konuyu sahiplendiği anda Boğaziçi Üniversitesi vakası da bence artık yerelleşmiş bir meseledir.

Gerek rektör atanmasına ilişkin getirilen savunma, gerekse gösterilen tepkide katılımcılar üzerinden getirilen eleştiri ve gerekse hemen sonrasındaki polis baskınları..

Şu çok net ki AKP aynı AKP gibi bir Türkiye istiyor..

Biat istiyor…

Türkiye Cumhuriyeti çok partili döneme 22’nci yılında girdi. Kuruluşunun 20’nci yılında geçiniz milletvekili adayı ve belediye başkan adaylarını;

Geçiniz il, ilçe başkanlarını..

Siyasette yeri olan ancak hükmü olmayan kadın ve gençlik kolları başkanlarını dahi üyesinin seçmesine olanak vermeyen..

Kongreleri formalite haline getirip demokrasiyi amaç değil araç edinenlerin partisi AKP, AKP gibi bir Türkiye istiyor.

Avucunu yalar.

Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanmasına, üniversitelerin öğrencilerinden başkasının tepki, -rektörlüğe atanan AKP İstanbul Milletvekili aday adayının bir demecinde denk geldim, - göstermesine atarlanıyor.

Neymiş: Sadece üniversitesi öğrencileri tepki gösterse, “amenna” imiş. Külahıma anlat.

Aslında bu atarlanma bir korkunun işareti.

AKP, AKP iktidarı tarafından farklı gerekçelerle demokratik hakları, ifade özgürlükleri ellerinden alınanların bir araya gelmesini, istemiyor.

Şimdi şöyle bir düşünün..

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, Baldur grevcileri, Migros Şekerpınar Depo ile Çorum Ekmekçioğlu Metal direnişçileri ve diğer emsalleri.. Bir araya geldi.

AKP için kâbustur.

**

Ancak AKP bir şeyi feci şekilde unutuyor.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Milli Piyango’nun ikramiyesinde dağıtılmayan ikramiyenin Varlık Fonu yerine SMA hastalarına aktarılmasına yönelik propagandaya “kirli siyaset” diye çamur atıyor ya..

Gırtlağına varana kadar kirli siyasete batanlar bu ülkenin bir mazisini unutuyor.

Bu ülkenin bir zamanlar efsanevi kuşakları vardı.

1968… 1978 kuşakları vardı.

O kuşaklar ki 1967’de ABD’nin 6’ncı Filosu’na karşı eylemlere yöneldiklerinde..

Tarihe “Kanlı Pazar” diye geçen 16 Şubat 1969’da Mehmet Şevket Eygi gibi yazarların azmettirmesi Komünizmle Mücadele Derneği ve Milli Türk Talebe Birliği’nin saldırısına uğradı.  

Yaşanmış bir tarihe dair, gerekli bir hatırlatmada da bulunmuş oldum.

Demem o ki…

1968… 1978 kuşakları üniversitelerden çıktı. O süreçte üniversiteli, halkı sahiplendi.

Şimdi o halk, Boğaziçi Üniversiteliler şahsında üniversitelileri sahipleniyor.

Bunu anlamak bu kadar mı zor..

İhsan Eliaçık liderliğinde kurulan Antikapitalist Müslümanlar veya Kapitalizmle Mücadele Derneği, atalarının o mirasını ret etti hâlbuki.

Ama ret etmeyenler de var.

Naçizane, hatırlatmış oldum…