Nasıl söylesem?
Mahsuni Şerif’in deyişiyle, yoksa söylemesem mi?
“Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana,
Söylesem mi yoksa söylemesem mi?”
Diyor ya büyük Ozan. Ama tabii o Mahsuni Şerif, gerçeği söylemekten korkar mı hiç?
Söylüyor!...
Gerçekler kolay kolay söylenmez.
Hem söyleyeni hem de dinleyeni zor duruma sokar.
Onun içindir ki, gerçekleri çok az insan söyler. Bilindiği gibi onların da başına büyük belalar gelir.
Söylemek istediğim şu ki;
Hani şu bizleri yönetmeye çalışmaya uğraşanlar var ya,
Hani sık sık halka televizyonlardan acıtasyon çekerler ya,
Şöyle derler ya;
Müsrif olmayın, yorganınıza göre ayaklarınızı uzatın, bizim sizlere verdiklerimizle yetinin. Şükredin.
Bizden başka kimseleri dinlemeyin!..
Sadece kendinizi düşünün
Kimselere inanmayın!..
Ve daha bir sürü………..derler.
Ama kendileri bunun tam tersini yaparlar ve bunu da kendilerine meşru bir hak görürler…
Benim demem o ki;
Siz bu insanların dediklerine aldırmayın.
Onlar diyorlar ki, “çöp bidonlarına ekmek ve öteberilerinizi atmayın!. Ben bunun tam tersini söylüyorum. Fazla ekmeklerimiz çıkarsa, bu ekmeklerinizi ve diğer gıdaları temiz bir naylon torbasına koyun, çöp bidonlarına atın. Çünkü Türkiye’de milyonlarca insanın bu ekmeklere ihtiyacı var. Bu insanlar yaşamlarını bu ekmeklerle idame ettiriyorlar.
Ülkeyi bu hale getiren, bize nasihat eden o yöneticilerdir. Bir halka bundan daha büyük bir zulüm yapılamaz. Bunun adına halkı açlıkla terbiye etme denir.
Çizmeyi aşanlara, sisteme isyan edenlere, hak ve özgürlük isteyenlere, sistem böyle bir ders verir.
Burası Türkiye!....
Bu ülkede süt içmeyen, oyuncak alamayan, okula gidemeyen milyonlarca çocuk var.
Ama yine bu ülkede analarından fabrika sahibi doğan, çiftlikleri, köyleri, büyük paraları olan insanlar yaşamakta.
İşte Mahsuni Şerif böyle şeyler için söyledi türkülerini hep. Ülkemizin asıl gerçekleri bunlardır.
Şimdi yine benim edebiyat yaptığımı iddia edenler olacaktır. Ben onlara diyorum ki, sabahın erken saatlerinde sokaklardaki çöp bidonlarının başlarındaki insanların o bidonlardan neler aldığına bakın.
Semt pazarlarında geriye kalan bozuk sebzeleri toplayanları katip edin.
Ve şu soruyu kendinize sorun: Ben ister miyim çöpten öteberi toplamayı?
Ben ister miyim çocuklarımı okula göndermemeyi?
Vs.vs.vs.vs……
Yani; kendimizi o insanların yerine bir koyun.
Hani, kim ister işsizlikten dolayı intihar etmeyi?
Kim ister, izbe, pis, rutubetli bodrum katlarda yaşamayı?
Kim ister, pencereleri, çatısı muşambalarla kaplı, kırık dökük gecekondularda yaşamayı?
Hiç kimse istemez tabii.
Ama ne yazık ki, bu ülkede milyonlarca insan böylesi şartlarda yaşıyor.
Siyasi iktidar da bu ülkede böyle şeyler yokmuş, ülke güllük gülistanlıkmış ve cennet bir ülkeymiş gibi konuşmalar yapıyorlar. İşte bunun için diyorum ki, fazla ekmeklerinizi çöp bidonlarına atın.
Bu ülkede kızgın, öfkeli, isyankar insanlar yaşıyor. Ve “bu ülkenin sistemini değiştireceğiz” diyorlar.
Türkiye’de durum bundan ibaret.
Sonuç olarak;
Bütün bu yoksulluklardan kurtulmanın yolu, vatanımızı ve halkımızı çok sevmekten geçiyor. Vatanımızı sevelim.
Kurtuluş Savaşı’nı, vatanını çok sevenler yaptılar.
Onlar vatanları için öldüler ve bu toprağa gömüldüler!...