Bundan önceki bazı iktidarların çok istediği halde yapamadığı bir işi bu iktidar gerçekleştirmek üzere hızlı adımlar atıyor!..
Hatta yolun önemli bir kısmını geçtikleri söylenebilir!. .
Demokrasi, ona layık olanların, ona sahip çıkanların hakettiği yönetim şeklidir.
Medyanın ve basının özgür olmadığı bir ortamda demokrasiden söz etmek mümkün değil.
Hatırlayanlar bilir, 2007 yılından itibaren Ergenekon, Balyoz gibi davalar ard arda gündeme gelirken, bu günkü göstermiş olduğum duyarlılığı, o dönemde de göstermiştim.
Eğer bir ülkede hukuk devletini yok ederseniz gün gelir yok ettiğiniz hukuka en çok siz ihtiyaç duyarsınız.
Önceki gün Gebze’de GESİAD’a yönelik bir operasyon yapıldı.
GESİAD, belli bir düşünceye yakın işadamlarının kurmuş olduğu bir dernek.
Altı saat arandı.
Muhasebe kayıtlarının bulunduğu evrakların kopyaları alındı veya el konuldu.
Ben, oldum olası böyle fırsatçı, baskıcı uygulamaların hep karşısında oldum.
Bunu kim yaparsa, yapsın...
Aramaların yapıldığı gün, Cumhuriyet Savcılığı’nın basın kuruluşlarına göndermiş olduğu açıklamanın içeriğini doğru bulmadım.
GESİAD’ı tamamen suçlu ilan etmek, suçlu göstermek hiç kimseye bir şey kazandırmaz.
Bir dernekte ne olabilir?....
Eğer bu baskın göz dağı vermek amacıyla yapıldıysa yanlış yapıldı.
Hukuk sistemimizde “masumiyet karinesine riayet edilmeli” diye bir kural vardır.
Bir insanın, bir kurumun suçu ispat edilene kadar, masum olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli.
Bunu ben söylemiyorum.
Hukuk sistemimiz söylüyor.
Bazı gazetelerin haberleri tam bir suçlama niteliği taşımaktadır.
Biz, hiç kimsenin ne yanındayız ne de karşısındayız.
Benim için önce vicdani kanaatlerim gelir, daha sonra ise, haberin doğruluk derecesi...
Her dönem birilerinin korosuna takılıp suçlu yaratmak kimseyi bir yere götürmez.
Her baskıcı dönem, kendi varlığını devam ettirmek için suçlu arar ve yaratır.
Biz şimdi her döneme göre yanlışlara doğru, doğrulara yanlış mı diyeceğiz?...
Her kurum kendi görevini hakkaniyetli bir şekilde yapmış olsaydı, bugün sorumluluk noktasında olan yöneticilerin açıklamalarına itibar edilir, şüpheyle yaklaşmazdı.
Elbette gazetecinin görevi her olaya şüpheyle yaklaşmaktır.
Olaylara mesafeli durmaktır.
Her söyleneni doğru olarak kabul etmemektir.
Aksi halde her söyleneni kamuoyuna doğru gibi sunmaya kalkışırsak, hiç bir güvenilir durumumuz kalmaz.
Bir çok insanı haksız yere suçlamış oluruz.
GESİAD da bunlardan biridir.
GESİAD’a üye bazı insanlar suç işlemiş olabilir.
Tüm camiayı suçlu göstermek hiç kimsenin hakkı değildir.
Eğer bu gerçekleri yüksek sesle dile getirmezsek yarın söyleyecek sözümüz kalmaz.
Tıpkı geçmişte Ergenekon, Balyoz gibi davalarda sessiz kalan, taraf olan insanlar gibi...
Geçmişte birçok insan suçlu ilan edildi, aradan zaman geçti, hepsi beraat etti.
Peki, bu insanların itibarını kim geriye getirecek?
Bu yüzden çok sayıda işadamının üyesi olduğu bir derneğin peşinen suçlu ilan etmek doğru değildir, hakkaniyetli değildir.
Savcılarımız, yargıçlarımız bu konulara daha dikkatli, daha temkinli yaklaşırlarsa bulundukların makamların güvenilirliği artar.