Erkek vahşeti devam ediyor. Aydın efeler ilçesinde kız arkadaşının yanında gördüğü adamı
sorup soruşturmadan vurdu. Belki kardeşiydi, başka birisi Samsun'da tartıştığı on yıllık eşini
vurdu. Üç çocugunu yetim bıraktı. Bir diğeri İzmir'de kendisinden ayrılmak isteyen sevgilisini
vurdu. Bir başkası Isparta'da anası ve babasını vurdu, gazetelerin üçüncü sayfaları güzel
sanattan ve edebiyattan söz edeceği yerde cinayet hablerinden söz ediyorlar. İntihar edenler, cinnet geçirenler, hayvanları öldürenler, sokaklarda ayıp işler pazarlığını yapanlar da ayrı. Yani toplum olarak cinnet geçiriyoruz ama bunun farkında değiliz. Toplumu yücelten ne kadar güzel şey varsa geçerliliğini yitirmiş, sevmeyi ve sevilmeyi bilmiyoruz, çünki kızdığımız zaman cahilliğimiz yüzünden çoğumuz sevdiklerimizi öldürüyoruz. Birkaç yıl önceydi doğu illerimizin birine arkadışımın ziyaretne gitmiştim. Arkadaşım beni dedesiyle tanıştırdı. Adam üç evliydi, neden üç kez evlendiğini sormuştum, hiç düşünmeden buralarda adettir demişti. Doğru ve güzel bir iş yaptığından çok emindi. Eşlerinin mutlu olup olmadığı hiç umurunda değildi. Erkek egemen toplumlarda kadının fikrinin hiç önemi yoktur. Bu çok evlilik maalesef çoğumuzun içine kaçmıştır. Bu konuyu tartıştığım insanları çoğu parasızlığın gözü kör olsun, durumumuz iyi olsa biz de evleriniz demişlerdir. Bir kısmı bunda ne var tek kadınla yaşlanmak çok kötü, demişlerdir. Bilindiği gibi insanları birçoğu devamlı belden aşağı düşünüyor. Yeşilçam bu konuları tam kırk yıl işledi. Bu tür konuların adaletsizliğini işleyen yüzlerce film yapıldı. Filmlerin çoğunda zengin çocukları gecekondu semtlerindeki yoksul cahil kızları hamile bırakıp kaçtılar. O kızların çoğu kötü yola düştüler, dönemin köyağalarının çoğu ikişer üçer kadınla evlidirler. Bu türk filmlerin birinde bir ağanın üç eşinden kırka yakın çocuğu vardır. Adam çocuklarının çoğunun ismini, isimlerini bilmediği gibi çoğununda hangi eşinden olduğunu bilmiyordu. Bütün bunlar geri kalmışlığın, cahilliğin, baskının işaretleridir. Çarlık Rusyasında yapılanlar yüzyıl sonra Türkiye'de yapılmaktaydı. Ünlü Rus Yazar Gogol'un babası birgün rüyasında Aziz Meryem'i görür. Meryem yanında oynayan kız çocuğunu ona gösterir ve senin evleneceğin budur der. Birgün bu geç adam bir komşusuna gider ev sahibinin kuçağındaki çocuğu görür, bayılır ayıltırlar. Annesine Aziz Meryem'in bana gösterdiği eşin olacak dediği çocuk bu der ve tam 25 yıl o çocuğun büyümesini bekler ve sonunda evlenir. İşte dünyanın en ünlü yazarı olan Gogol'un anası bu kadındır. Dostoyevski 1944 rus yazarlarını ifade ederek, biz hepimiz Gogol'un paltosundan çıktık der. Şimdi izlediğim bu konuyla çok ilgisi olan bir filmden bahsetmek istiyorum. Yine bir kasabada üç evli bir adam vardır. Feodal bir beydir. Bulunduğu bölgenin en verimli toprakları onundur, onlarca insan ona çalışmaktadır. O rahat olsun, keyif yapsın diye emrindeki insanlar canla başla çalışırlar vs vs. Ne diyim, ne desem boş. İnsanlarımızın çoğu maalesef akla önem vermiyor, başkaların akıllarıyla hareket ediyorlar. Hiçbir konuyu analiz etmiyorlar. Batılı ne söylerseniz söyleyin aklına uymuyorsa, söylediğiniz şeyde ilericilik yoksa, kabul etmiyor bunlar. Eğitimle ilgili şeyler, son yıllarda arabesk müziğe yönelmemiz, futbolla yatıp kalkmamız, telefonlarımızı her şeyin üstünde tutmamız, emekçiyi alay konusu yapan dizi filmleri izlememizin bizleri getireceği noktalar buralardır.