ÇOCUKLARIMIZ VE KADINLARIMIZ...!

Tuncer Altunbulak

“Vurgun yemiş serilmiş bir köşeye

Bir ölse, diyor anası, bir ölse

Hangi bir ülkenin

Hangi bir yerinde

Hangi bir ana

Bebeğini ölsüne tutuyorsa

Batmıştır o ülke

Ölüm girmiştir temeline.” 

Şairimiz Gülten Akın’ın bir şiiri bu şiiri okuduğumda Türkiye gözümün önüne geldi.

Nejla’nın, Ahmet’in, Ali’nin, Ayşe’nin ülkemin güzel çocuklarının acılı, ağrılı yoksulluk kokan destanları halkın hüzünlü yaşamını anlatmış şair.

Benim acım acıların en büyğüdür.

Acılı bir halkın çocuklarıyız bizler.

Dovstoyevski insanı insanlaştıran acılardır der.

İsmini şimdi hatırlayamadığım bir yazar büyük acılar dilsizdir der.

Dilsiz acı çekenler ülkesidir benim ülkem...

Kadınlarımız, Türkiye’de kadın olarak doğmak erkeklerin mülkiyetinde çevrelenmiş bir yerde doğmak demektir.

Kadınlarımızın yeri toplumsal hayat içinde böyle bir yerdedir işte.

Bundan daha büyük adalyetsizlik ve acı olabilir mi?

Kadınlarımızın hiç durmadan kendilerinidüzeltmeye çalışmaları herşeyden endileşenmeleri kafalarının devamlı karışık olmaları bundandır.

“Siz dayanılmaz bir "Günaydın"sınız

Sabah sabah insanı ayağına getiren

Hiç yoktan dünyayı kendini sevdiren

Siz çocuk ağızlı bir "Günaydın"sınız

Çocuk ağzınızla biraz daha durun

Gittiğinizde güz gelmiş olacak”

Gülten Akın’ın Deli Kızın türküsü şiirinden ...

Çocuklar dedik, kadınlar dedik, ülkemizden söz ettik.

Kırk yıl önceydi çırılçıplak iki kilo ağırlığında bir bebek elerimin içinde tepiniyor, ağlıyor, doğduğunu dünyaya haykırıyordu.

Hem çok seviniyor, hem de çok üzülüyordum...

Gülüyordum, seviniyordum, çok mutluydum, çünkü Hülya isminde dünya güzeli bir kız çocuğum olmuştu.

Üzülüyordum çünkü, çok yoksuldum, dünyalar güzeli kızımı mutlu büyütemeyeceğim endişesini taşıyordum içimde.

Nerde ne zaman kız çocuklarında kadınlardan söz edilse kızımın doğduğu o gün gözlerimin önüne gelir.

O gün yaşadığım o ruh halimi yeniden yaşarım.

Yukarda sözünü ettiğim şiir benim kızımın dünyaya geldiği o günü ve benim o anki duygularımı açığa çıkarıyor.

Hülya yaşamamın sebebi olan üç çocuğumun en büyüğüdür.

Evlenecek yaşta kızı var.

Çocuklar, kadınlar ve analar, bacılar kadın adam olmamış adama ben biçdiğin çayır, tarla ürküttüğün serçe değilim.

İnsanım insan diyor...

Nerde bu sözleri anlayacak adam!

Adam olmak demek nazik, kibar, mert, kadının erkekle eşit olduğunu bilen bunu destekleyen kadına şeytan demeyen ona güvenen insan demektir.

“Kestim kara saçlarımı n'olacak şimdi

Bir şeycik olmadı - Deneyin lütfen - 

Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım

Günaydın kaysıyı sallayan yele

Kurtulan dirilen kişiye günaydın”

Önümde deniz hemen yüz metre arkamda yemyeşil orman Eskihisar burası hava ne soğuk ne sıcak öğle saatleri kışın ortasında güneşli bir gün içimde bir dinginlik var.

Hayret ediyorum, kendime onbeş yıldır ilk defa böyle rahat hissediyorum.

Kendimi Deniz iç bölgelere çekilmiş sahilde kumsalın üzerinde incecik berrak bir su tabakası var ve gökyüzünün mavisini ayna gibi yansıtıyor. medcezirin uzağa attığı dalgalar ara sıra gelip rıhtıma vuruyor. Sahili yalayıp bizede çalım atıp evrile evrile denizin içine doğru gidiliyor.

İnsanlar sahilde yürüyorlar.

Çocuklar parkta oyun oynuyorlar, sevgililer sarmaş dolaş birbirine fısıldıyorlar konuşuyorlar tutkuyla bakıyorlar.

Hayat burada böyle şiirle başladık yine Gülten Akın’ın bir şiiriyle bitirelim...

Attım. Boyalar ne işe yarayabilir

Yalnızlık için karadan başka

Hangi rengi kullanabilirim

Kuru masa, donuk tavan, somurtuk halı

Solgun durmalı resimlerim...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.