Bir süredir evlilik yaşının düşürülmesi, çocuk istismarı faillerinin “affedilmesi” ve aslında ileriye dönük cezasızlık üzerine kanun değişikliği kulisleri döndürülüyor. Sanki her seferinde kamuoyu yoklamak için şöyle bir ortaya sürülüyor da, gelen tepkilerin büyüklüğü üzerine geriye çekilip bir süre daha bekleniyor gibi. Biz bu filmi daha önce gördük. Kazanılmış haklarımızın nasıl gasp edildiğine daha önce tanık olduk. O yüzden şimdi de sonra da susmayacağız.
Bu meselenin tartışılması gereken birkaç boyutu var. Bunlardan biri cinsel dokunulmazlık, diğeri evlilik kararının büyüklüğü ve bir diğeri tutarsız fiil ehliyetidir.
Öncelikle değerlendirilmesi gereken pek tabi cinsel dokunulmazlık boyutudur. Türk hukukunda 18 yaşını doldurmamış herkes çocuktur. Türk Ceza Kanunu’nda cinsel dokunulmazlığa yönelik suçlar kategorisinde taraflardan en az birinin çocuk olduğu hem “cinsel istismar” suçu hem de “reşit olmayanla cinsel ilişki” suçu söz konusudur. Çocuğun 15 yaşından büyük olduğu hallerde bir cinsel ilişkinin tarafı olmuşsa, konu hakkında rızası olup olmadığına bakılır. Rızası yoksa cinsel istismar suçudur, rızası varsa reşit olmayanla cinsel ilişki suçudur. Yani görüldüğü üzere bir çocuk 15 yaşından büyükse de, rızası varsa da yaşanan cinsel ilişki SUÇTUR.
Çocuk istismarı suçuyla ilgili olarak en sonuncusu 2016’da olmak üzere zaten türlü türlü esnetmeler yaptılar. Eskiden çocuğun 15 yaşından küçük olması halinde, verilecek ceza 18 yıldan az olamaz hükmü vardı. Yapılan değişiklikle bu hükümdeki 15 yaş sınırı, 12’ye çektiler. 12-15 yaş aralığındaki çocukları istismar edenlerin cezalarını azaltmak bir süredir üstünde çalıştıkları bir konu. Çocukların bedenleri üzerindeki cinsel dokunulmazlığı sıyırmaya çalıştıklarını bir süredir görüyoruz.
Yanı sıra ortaya koyulan bir diğer argüman evlilik meselesi. Bu başlık daha da kötü. İstismarcıları “Genç Evlilik Mağdurları” olarak gösteren bu zihniyet, 15 yaşından büyük çocukların rızalarıyla ve akranlarıyla cinsel birliktelik yaşamalarını desteklemekten çok daha sakıncalı, çok daha korkunç bir durum. Türk hukukunda evlenme yaşı 18’dir. Veli izniyle 17 yaşında, olağanüstü hallerde hakim kararıyla 16 yaşında evlenmek mümkündür. (Resmi nikah olmaksızın dini nikah kıyılması 2015 yılına kadar suçtu, 2015 yılında aynı saikle bu suçu da kaldırdılar, bu da ayrı bir detay.) Böyle bir düzenleme yapılmış olmasının bir sebebi var, çünkü evlenmek yeni bir aile kurmaktır, büyük bir sorumluluk, önemli bir karardır. Halihazırda bu düzenlemelerin dahi değişmesi (asgari evlenme yaşının 18’de tutulması ve istisnalarının kaldırılması) gerekmekte olup bankada hesap açmasına dahi izin verilmeyen bir çocuğun evlenebilmesi yanlışından dönülmesi gerekir.
Bir kişiyle evlenmek demek sadece cinsel ilişki kurabilmekten ibaret olabilir mi? Onlarca eğitim raporundan biliyoruz ki bu ülkede okulu bırakan kız çocuklarının birinci gerekçesi evlenmektir. Zorunlu ilköğretimden sonra eğitime devam etmeyenler ekseriyetle evlendirilir. Eğitime erişimi engellenen bu kişilerin daha sonra nitelikli mesleklere sahip olmaları ve yeterli kazancı sağlayabilecekleri işlerde çalışabilmeleri çok mümkün olmaz. Ya kayıt dışı işlerde, güvencesiz şekilde ve düşük ücretlerle çalıştırılır; ya da ücretsiz ev emekçisine dönüştürülürler. Bu durumun sonucunda ülkemizin ve hatta dünyanın en büyük sorunlarında biri olan kadın yoksulluğu doğar. Erken evlilik “imkanı” kadınları güçlendirmek bir yana dursun; kadın yoksulluğunu körükler, kadın ve kız çocuklarının sömürülmesine yol açar. Dolayısıyla evlilik meselesi üzerinde daha da önemle durulması gerekir.
Son olarak iddia edilen savunmaların hukuki anlamda da tutarsızlığını konuşmak gerekir. Hukukta ayırt etme gücüne sahip yetişkin kişiler fiil ehliyetine sahip olur. Ayırt etme gücüne sahip “yetişkinler” söz gelimi oy kullanabilir, silah ruhsatı alabilir, sürücü belgesi alıp trafiğe çıkabilir, tek başına seyahat edebilir. Bir kişinin hukuki anlamda fiil ehliyetine sahip olabilmesi için iradesine ve kendisi için doğru kararlar verebildiğine güvenilmesi gerekir. 15 yaşında çocuğun evlilik gibi büyük ve hayati bir kararı kendi iradesiyle verebileceğine inanmak için saydığımız tüm diğer fiiller için de bu iradeye sahip olduğunu kabul edebilmek gerekir? Bir diğer deyişle bu durum yetişkinlik yaşının değiştirilmesi anlamına gelir.
Türkiye gibi çocuğun iradesinin giydiği giysiden, yediği yemeğe kadar yok sayıldığı, bütün kararların onun adına alındığı bir toplumda çocuğun iradesini üstün tutmaktan bahsetmek riyakarlıktan başka bir şey olamaz. Bırakın 15 yaşında çocukları, 30 yaşında kadınların bile aile tahakkümünden kurtulamadığı bir sistemde, “genç evlilik” adı altında yapılan propaganda yalnızca çocuk istismarını teşvik etmektir. Ergenlerin akranlarıyla yaşadıkları herhangi bir cinsel teması bahane ederek, çocuk istismarını aklamaya çalışmalarına izin vermeyeceğiz. Bizim çocuklarımızın anneanneleri/babaanneleri erken yaşta evlendirilip her türlü şiddeti görmüş kadınlar değil; kendi parasını kazanan, güçlü, bağımsız kadınlar olacak. Ne yaparsanız yapın kadınların güçlenmesinin önüne geçemeyeceksiniz.
Aslı Karataş, toplumsal cinsiyet alanında çalışan bir avukat olup kısaltması “sebuka” olan sen bu kadınların avukatı mısın” (www.sebuka.com) platformunun kurucusudur. Masallarda toplumsal cinsiyet öğelerini inceleyen "Uyuyan Güzel Uyandı" isimli kitabın yazarıdır.