Sözünü edeceğim zamanda bireycilik ben merkezcilik iki yüzlülük kabalık bugünkü kadar değildi sakinlik sessizlik sadelik vardı Türkiye bir tarım toplumuydu doğaya uyumluydu bugünkü günümüzde yaşanan cinnet hali yoktu trafikte pazarda toplu taşımada evlerde okullarda fikirlerinden inançlarından dolayı insanlar birbirini öldürmüyor ötekileştirmiyordu bugünkü olan şiddet husumet entrika arsızlık nursuzluk utanmazlık hiç yoktu geçmiş dediğimde bugünden yetmiş seksen yıl öncesiydi dedelerimiz ninelerimiz komşularımız bir masanın başında ya da bir ağacın altında ya da bir evde toplanıp sohbet ederlerdi düğün yaparlar bayramlarını kutlarlar birbirlerinin işlerine yardım ederlerdi ekmeklerini aşlarını paylaşırlardı şarkılar türküler söyleyip eğlenirlerdi sevgili okurlar işte bu yüzden zaman zaman geçmişimizi özlüyoruz yoksa geçmiş geçmişte kaldı istesekte o günlere dönemeyiz filozof boşuna dememiş bir suda iki kez yıkanmaz diye bugün yaşadıklarımızın neyi güzel sosyolojimiz alarm veriyor hergün onlarca insan cinnet geçirip hastanelere götürülüyor sokaklarımız kendi kendiyle konuşan insanlarla dolu hani bir söz var ya nesini söyleyeyim canım efendim kırk yıllık dostluklar partiler yüzünden birbirine düşman oldular öğrenciler öğretmenlerini hastalar doktorlarını oğullar babalarını erkeklerin bir kısmı eşlerini öldürüyorlar bunun adı cinnet geçirmektir sokaklarımız da yatan evsiz barksız aç susuz hasta insanlardan geçilmiyor bu işlerden sorumlular politikacılar görevlerini yerlerine getirmiyorlar dünyanın hangi ülkesinde bu kadar kötülük yapılır bu kadar büyük yoksulluklar yaşanır çürümüş kokuşmuşluk vardır vardır vardır sen bilmiyorsun diyenler olabilir onlara diyeceğim hiçbir şey olamaz yüzlerce kez söyledim eğitimin olmadığı cahilliğin yoksulluğun eşitsizliğin olduğu ülkelerde bu olanlar olağan şeylerdir bunca kötülüğe kader diyip ses çıkarmayan insanlara diyeceğim hiçbir şey yok ne yazık ki bu insanlar kendilerine ters yetenekler geliştirmişler bakarlar görmezler yaşarlar görmezden gelirler anlatılanları dinlerler önemsemezler işitmemezlikten gelirler okumaya yazmayo düşünmeyi asla sevmezler birgün birilerinin çıkıp bütün bu kötülüklerin üstesinden geleceklerini düşünürler onlar eskidendi eskide kaldı dünya çok değişti dünyayla beraber Türkiye’de de değişti artık kurtarıcılar çıkmıyor herkes kendi kurtarıcısı olacak sömürüldüğüne ötekileştirildiğine ses çıkaracak herkes kötüde ben iyiyim demiyorum kırk yıldır birlikte oturduğum apartmanımdaki komşulardan çoğunu tanımıyorum ölenlerden aylar sonra haberim oluyor daha neler neler bunlar da benim ayıbım ve duyarsızlığım yaşadığımız dönem gerçekten çok kötü zenginin sözüne doğru diyoruz fakirin sözünü dinlemiyor dinleyenler de deli diyorlar popülist politikacılara düşünmeden oy veriyoruz sevgili okurlar toplumun büyük çoğunluğu inanın yaşayıp yaşamadıklarından haberleri bile yoktur ayakta durmayı yaşamak sanıyorlar her türlü kötülüğe sabır gösteriyorlar insanlar sorunlarını gereken makamlara değil birbirlerine yansıtıp birbirlerini aşağılıyor ve yaralıyorlar dün televizyonda izledim orta yaşlı cahil ve vicdansız zavallı biri yeni doğmuş üç tane kedi yavrusunu elindeki sopayla vura vura öldürdü böyle beyni bozuk binlerce insan var ha onlar için de bir şey diyemiyorum çünkü toplum olarak resmen cinnet geçiriyoruz nezaket zarafet özveri kibarlık adına hiçbir şey kalmadı ne diyeyim bu günler daha iyi günlerimiz okuduğumuz kimi kitaplar yazarlarımız bilim insanlarımız hepsi değil kimi öğretmenlerimiz dahil hepimiz büyük bir cinnet halindeyiz iyi insanlar hayata canlılara kurda kuşa denize ormana zarar vermez iyi insan Erdemli akıllı hoşgörülü insandır bütün öğretmenlerimiz bize bunları öğrettiler ama ne yazık ki çoğumuz bunlardan çok uzaklaştık toplumda gönül insanı rol model alabileceğimiz insan o kadar azaldı ki ha şunu da söyleyim sevgili dostlar yaşadığımız bu ülke sadece bizim değil bu ülkenin kazanılmasında kanlarını dökmüş üretiminde bulunmuş ölmüş yani mezarlarda yatan büyüklerin hakkı var onlara karşı utanmamız lazım