Cihatçılara hayranlık

 

 

Ankara’da, 10 Ekim’de patlatılan bombaların adresi belli. O bombalar, Suriye’de laik sistemi yıkmak adına kışkırtılan güçlerin en örgütlüsü olarak savaşan, Ortadoğu çemberinde gerici ideolojik kıskacı iyice daraltmaya uğraşan, uluslararası tekelci sermayenin yeni ve güçlü maşası cihatçılardır.

O cihatçılarla, bugünlerde ülke olarak iç içe yaşıyoruz…

Ellerine savaş baronu emperyalist ülkelerce tutuşturulan son model silahlarla hareket eden o cihatçılar, Kilis’in Akıncı Köyü karşısındaki Harceli ve Delha köylerini, sözde IŞİD’in elinden kurtarmak için saldırı üzerine saldırı düzenliyor.

Bu ordunun adı, e Fetih Ordusu. Türkiye ve ABD'nin havadan desteğiyle saldırı gerçekleştiren bu sözde ordu, iki köyü ele geçiriyor. Bu gelişmenin ardından geri IŞİD ise iç kesimlerdeki Savran ve Baragat köylerinin bulunduğu bölgelere çekiliyor.

Harcele ve Delha köylerinin cihatçı Fetih Ordusu'nun eline geçmesine Türkiye’ye ait 6 F-16 ve ABD’ye ait 4 F-15, bir AC-130 ve 3 insansız hava aracının (İHA) havadan destek verdiğini söylentileri yayılıyor.

Kara ve hava harekatlarının IŞİD’den arındırılmış ‘güvenli bölge’ oluşturulması için düzenlendiği propagandası yapılırken, Harcele ve Delha köylerinde yaklaşık 70 IŞİD’linin öldürüldüğü enforme ediliyor.

İyi de, Türkiye o bölgede savaşmıyor ki, bu savaşı veren kim ?

Tabi ki, sonuna kadar desteklenen cihatçı Fetih Ordusu.

Bu gelişmeler yaşanırken, elbette Suriye ve Rusya ordusu boş durmuyor. Türkmendağı cihatçıların elinden alınınca kızılca kıyamet kopuyor. Başbakan Ahmet

Davutoğlu, Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu'na ABD Dışişleri ile görüşmesi için talimat veriyor.

Bu talimat, cihatçı hayranlığının açık göstergesidir.

Çünkü, Bayırbucak Türkmenleri’nin, Türkiye'nin Suriye'deki savaşa müdahalesi için yıllardır bahane olarak kullanıldığını dünya alem biliyor.

Anımsayın lütfen, daha önce de TIRlar dolusu silahın Türkmenlere gönderildiği belirtilmiş, fakat bahsedilen silahların El Nusra ve diğer cihatçı çetelere gönderildiği ortaya çıkmıştı.

Bu hayranlık, ülkemizin başına yeteri kadar bela açtı aslında. Ama, öyle bir noktaya taşınıyor ki, bu beldan kurtulmak on yılları bulacak gibi.

Yani, AKP’nin güneydoğu sınırımıza ilişkin sözde dış politikası ‘’yangına körükle gitmek’’ olmuştur. Bunun sonucunda da, bölge insanının ve ülkemizin acıları kat kat artmıştır.

Bırakın dış politikadaki başarısızlığı, iş bilmezliği, desteklenen cihatçı çetelerin sözde komutanlarının şaşkınlığı bile nasıl bir batağa çekilmek istendiğimizi anlamak için yeterli.

AKP'nin de açıkça desteklediği cihatçı çete Sultan Abdulhamid Tugayı’nın komutanı Ömer Abdullah, Suriye'de Rusya ve Suriye ordusunun havadan ve karadan saldırılarıyla ilgili, "Böyle bir şeyi ilk kez görüyorum" demiş. 

Abdullah, Suriye Ordusu'nun Bayırbucak'taki Acısu, Fırınlılk, Gımam ve Kızıldağ bölgelerine aynı zamanda yoğun bombardıman başlattığı bilgisini verirken, "Çok yoğun bombardıman yapıldı, her yer adeta deprem oluyor gibi sarsılıyordu. İlk kez böyle bir şey görüyorum. Uçaklar, füzeler, tanklar kullanılıyor" cümlesini kurmuş.

Adama, ‘’sen orada neyin savaşını veriyorsun’’ diye sormazlar mı ?

Ve içe dönüp, ‘’Bu cihatçı hayranlığının faturasını ödemeye hazır mısınız’’ demezler mi ?

Yalnız, iyi bilinmelidir ki, bu faturayı ödeyecek olan AKP’dir. Çünkü, bölge haklarının önemli bölümü söz konusu politikayı eleştiriyor, karşı çıkıyor.

Dayatmacı hakim ideoloji, bu kez söz konusu batakta epeyce çırpınacak gibi. Bunu, ülkenin milli meselesi haline getirecek düzeyde politik argümanları da olmadığı için, içeride muhaliflere saldırıp gündemi değiştirmeye çalışmak yine biricik yöntemleri olacak.

Cihatçılara hayranlık, sonunda ülkede kargaşanın işaret fişeğidir. Artık, daha dikkatli ve kararlı olmak gerekiyor…