Muhalefetin toptan bu kadar beceriksiz, yetersiz olması üzerine biraz kafa yormak gerekiyor.
22 yıldır iktidar olan ve her seçimi güle oynaya kazanan AK Parti bunu büyük oranda muhalefete borçlu.
Çözüm üretmek, yerine sızlanan kesintisiz havanda su döven muhalefet bu gidişle AK Parti’yi bir 22 yıl daha iktidarda tutar.
CHP’nin konumu bu anlamda çok önemli.
Deniz Baykal döneminde başlayan Kemal Kılıçdaroğlu ile devam eden ve Özgür Özel’e değin uzanan çizgide AK Parti’ye açılan yolları, kolaylıkları görüyoruz.
CHP’yi yönetenlerin tıpkı sağ siyasete benzer yapısı gereği halk etkin şekilde siyasete dahil edilmedi, seçimden seçime anımsadı.
Halk demokratik, anayasal mücadelenin parçası olarak görülmedi.
Yaşanan onca şeye karşın halk demokratik, yasal haklar kullanılarak sıradan bir protesto için sokağa bile çağrılmadı.
Kılıçdaroğlu’nun yaptığı gibi TBMM’de grup toplantılarında esip gürlemekle zaman geçirildi.
CHP adeta siyasal iktidarın yaptığı onca yanlışın toplumda çok daha fazla tepki görmemesi adına bariyer görevi yaptı.
Ne var ki CHP bu yanlışları sürdürürken öteki muhalefet partileri de CHP’yi rakip olarak gördü.
14-28 Mayıs seçimleri sonrası İYİ Parti’nin iktidar yerine CHP’yi hedef alması sanırım en iyi örnektir.
İYİ Parti’nin CHP’ye yönelmesi siyasi literatürde nasıl açıklanır bilemem.
Fakat AK Parti’yi gayet memnun ettiği açıktır.
Sonuç olarak birbirini yiyen muhalefet AK Parti’nin arayıp ta bulamayacağı şeydir.
Muhalefet o kadar etkisiz ki, AK Parti genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan kimi zaman muhalefet partisi lideri gibi konuşmalar yapmakta.
Muhalefetin çok parçalı ve kendi aralarında hasmane tavırları sürdükçe Türkiye siyasetinde değişen bir şey olmayacak.
Ana muhalefet CHP 31 Mart sonrası şapkayı önüne koyarak bir şeylere karar vermesi gerekiyor.
On yıllardır sürdürdüğü iktidara yarayan yanlışlarını, tesirsiz siyasetini, kronik muhalefetini sürdürecek mi?
Yoksa, merkezine kamucu sol-sosyal demokrat siyaseti alarak etkin, halkın yanında parti olmayı mı tercih edecek mi?
Üçüncü bin yılın ilk çeyreğinde CHP bu hizipleşmiş ve kendi içinde kavgalı görünümlü halinden vazgeçmediği sürece öteki sağ siyasetten farkı olmayacak.
1965 yılı seçimleri öncesi CHP genel başkanı İsmet İnönü CHP’nin siyasal çizgisinin ortanın solunda olduğunu açıklamış, "CHP bünyesi itibarı ile devletçi bir partidir ve bu sıfatla elbette ortanın solunda bir anlayıştadır."demişti.
Aradan 59 yıl geçmiş CHP ütopik olarak ortanın solunda!
CHP değişmez ise Türkiye değişmez!