Dünkü mesaimde gün benim için, “Bugün günlerden CHP Çayırova…” oldu.
Sabah saatlerinde; biri ikametgâhımın da neredeyse tam önünde iki ayrı noktada öğrencilere yönelik sokakta gerçekleşen, “Okullarda bir öğün yemek” propagandasının biçim itibariyle de yerinde bir pratik olan saha çalışmasını..
Akşam saatlerinde de hafta sonu gerçekleşecek il kongresi başkan adaylarının; önce CHP İzmit İlçe eski Başkanı Mehmet Ümit Küçükkaya ardından CHP İl Başkanı Bülent Sarı’nın Çayırovalı il delegeleri ve üyeleriyle bir araya geldiği toplantıları takip ettim.
Sarı’nın söylemlerinden türettiğim bir, Küçükkaya’nın söylemlerinden türettiğim iki haber olması gerektiği yerde, haber sütunlarında olacak. Küçükkaya’dan iki haber türetmiş olmamın sebebi, her ikisi de basına kapanan soru cevap bölümü öncesi araya “korsan” girip, “CHP Darıca İlçe Başkanı Hüseyin Cihan Özaltan, adaylığınızı ilan ettiğiniz günden tam bir gün önce örgütün düzenlediği, ana konusu Darıca Belediyesi ek bütçesi olan basın toplantısında basının toplantı gündemi dışı sorusu üzerine, ‘İl delegeleriyle bir araya geldiğimiz toplantıda tam yetki aldım’ dedi. Bu konumda tam yetki, ne demek?” sorusunu yönelttim.
O yanıtın ayrı haberleşmesi gerektiğini kanaat edindim. Edindiğim ‘acı’ tecrübelerden esasla; şahsım adına CHP dâhil olmak üzere partilerin kongre, genel ve yerel seçim aday adaylığı döneminde tarafsız ve objektif olmak için elimden geleni daha doğrusu mesleğimin etiksel gereğini yaptığımı düşünsem bile hele ki CHP tabanından gelen abuk sabuk yaklaşımlara, yeri geldi iftiralara dahi maruz kalmışlığım var. Kaldı ki bu konuda bir de bahsettiğim parti CHP… Ayrı mesele! Bu antiparantez paragrafta, “Vay, Küçükkaya’dan iki haber yaptın. Küçükkayacı’mısın” türü olası sataşmalara karşı önden savunma biçimi şeklinde oldu.
Hâlbuki zaman zaman söylerim, tekrar edeyim: Hiçbir zaman, “CHP’ye yakın gazeteci” olarak tanımlanmaktan gocunmamakla birlikte, “CHP’li gazeteci” tanımlamasına şiddetle itiraz ettim. Potansiyel, bir ihtimal seçmeni olduğum, olabileceğim de doğrudur ama kuruluşundan kapanışına ÖDP, günümüzde SOL Parti üyesi olarak partimin yer aldığı her seçimin oy kullandığım sandığında mührümü her zaman parti ambleminin olduğu yere bastım. 14 Mayıs’ta da “Komünist ittifak” üçlemesindeydi yeri. Mührü oraya bastım.
Dün akşama dönecek olursak;
19.00’da Ümit Küçükkaya, 20.00’de Bülent Sarı ağırlandı. Küçükkaya’ya sordum, devamında Gebze’ye geçti. Sarı’ya sormayı unuttum, nereye gittiğini bilmiyorum.
Küçükkaya tam vaktinde, Sarı 15 dakika rötarlı geldi. Ankara’dan geliyordu. Gecikme gerekçesini izah edip kibarca özrünü diledi. İş bu sebepten ötürü diğer aday Mehmet Ümit Küçükkaya ile Çayırova’da aynı fotoğraf karesinde yer alamamasından ötürü üzüntüsünü de ima etti. Başkasını bilmem. Ben samimi buldum.
CHP Çayırova’nın il delegeleri ve üyeler her iki adaya da sayısal anlamda hemen hemen eşit ilgi gösterdi. Mehmet Ümit Küçükkaya’nın toplantısı sonrası -hele ki kayda değer oranda- bir partiden ayrılma görülmedi. Bir gerekçeyle; tek tük giden olmuşsa olmuştur. Sarı, Küçükkaya’dan sonra geldiğinden sebep tersinden bakacak olursak, il delegeleri ve üyeler, oy tercihleri veya oy hakları yoksa da gönlünden geçen hangi adaysa fark etmeksizin, her iki adayı da pür dikkat dinledi.
Her iki aday da gerek yerel seçimlere, gerek büyük kurultaya, kaçınılmaz şekilde değindi. Hangi aday kazanırsa kazansın, malum kurultay delegeliklerinde kendilerine de yer vereceklerinden ötürü kurultay delegesi seçilecek. Konuya dair ne söyledikleri haberde, malum burası yorum köşesi. Teşhisim şöyle:
Bülent Sarı’nın gönlü de, kurultay delegesi seçilirse oyu da Kılıçdaroğlu’nun. Ancak bunu izah ederken Özgür Özel dâhil diğer her iki adaya yönelik incitici, kaba en ufak bir ifadesi yok. Hatta, “Seçilen başkanımdır” dedi. CHP’nin öncelikle İzmir ve gözden kaçırdığım emsal il kongreleri dâhil özetle ve kibar ifadeyle seviyesizliklere 30 Eylül’deki Kocaeli İl kongresinde tanık olmayacağımız temennisi ve iyi niyetli şekilde kanaatindeyim. Eleştiri elbette olacaktır, seviyesizlik olmayacaktır kanaatindeyim.
Ümit Küçükkaya il başkanı ve kurultay delegesi seçilirse, Kılıçdaroğlu’na oy vermez ama öyle cümleler sarf etti ki diğer iki aday arasında öne çıkan Özgür Özel’in aynı ekip içinden çıkmasından sebep “Özgür Özelci” de, diyemiyorum.
Seçilme şansı hiç olmayan, belki yeterli imza bile toplayamadan kurultay günü adaylığı sona erme riski dahi bulunan Profesör Doktor Örsan Öymen. CHP’li değilim ama bana, “Kim olmalı sence?” diye sorsalar, üç aday arasındaki tek seçeneğimdir. Küçükkaya için “Örsan Öymenci” de diyemiyorum. Özetle; değişimin kişilerle sınırlı olmaması gerektiğine değindi.
Bir diğer değerlendirmesinde ise CHP’nin kanatlarından birini sehven veya bilerek pas geçti. Şöyle ki;
CHP’nin konumunu eleştirip kanatlar, fraksiyonlar anlamında çözüme devrimin Atatürk ilke ve devrimleriyle gerçekleşeceğine inanan Kemalist CHP’liler ile sosyalist devrime de yakın sosyal demokrat CHP’lilerin parti içindeki birlikteliğiyle olacağına inandığını söyledi. Liberal demokrat kanadı pas geçti.
Şöyle bir kurguladım meseleyi:
Küçükkaya’nın tasarladığı şekilde, parti içinde liberal demokrat kanadın yönetim kademelerinde yer almadığı biçimde bir CHP ola ki iktidara gelirse örneğin Türkiye’de sendikal örgütlenme sonrası işten çıkartma yasaklanır. Şöyle ki; CHP’nin liberal demokrat kanadı buna yanaşmaz. Örnek vermek gerekirse, eski milletvekili ve günümüz CHP Genel Başkan Yardımcısı Tahsin Tarhan’dır.
Üstelik DİSK’e bağlı BMİS Kocaeli Şube Başkanı Talat Çelik’in yalanlama veya açıklama getirmediği iddialar temelinde BMİS’in örgütlendiği TT Çelikyay’da işçiler işten çıkartılmış, sendika tasfiye edilmiştir. Yanılmıyorsam eğer aynı iş kolunda örgütlenme yetkisine sahip Türk Metal de benzerini yaşamıştır.
Hatta bir şehir efsanesine göre aday adaylığı sürecinde CHP İl Örgütü önünde Tarhan’ı kınayan bir eylem yapılacaktı, birileri devreye girdi “Parti önünde olmaz” diye. Yine aynı efsaneye göre Tahsin Tarhan’ın bu dönem milletvekili adaylığının önünü kesti ama o olasılıktı, Tarhan’ın CHP Genel Başkan yardımcılığında işi ne?
Ha sendikalı işçisini kovan CHP’li vekil, ha sendikalı işçisini kovan CHP’li genel başkan yardımcısı!
Tahsin Tarhan, Gebze’de de 1 Mayıs’ta bayrak sallamakta ve hatta, “Benim fabrikada 1 Mayıs resmi tatil” dahi demektedir ama demekle olsaydı, kanaatindeyim.
Hayli uzatmışım. Kelimasayar, yurdum gazete/yorum okuyucusu ortalama kelime standardının üstlerinde, 900’larda seyrediyor.
Bir öneriyle bağlayayım:
CHP İl Örgütü’nde başkanlığa, akabinde genel başkanlığa kim seçilirse seçilsin parti içi eğitim çalışmalarına mutlaka ama mutlaka, “Partili nedir. Partili nasıl olur…” şeklinde bir dersi, eğitim programını mutlaka koymalıdır.
Şayet CHP İl’in veya genel merkezinin dikkatini çeker de, “Derste hangi konular işlenmelidir?” diye sorarsa detaylandırır; hatta “Niyekine. Bizim partililer, partili olmayı bilmiyormukine” falan derlerse”, yanıtlarım.