Bana öğüt verenler
Zamanla delirdiler
İyi ki dediklerine hiç aldırmadım,
Üzüntülerim onları öyle üzdü ki
Saçları ağardı adeta buruştular
Mideleri de artık öğütemez oldu.
Nihayet bir sonbahar çökkünlüğü
Onlarda akıl bırakmadı
Şimdi onlara ne yapacağımı bilmiyorum
Unutsam mı saygılı mı olsam?
Ya da ne olduklarını açıkça yüzlerine söylesem mi?
Beni bıraksalar tüm hislerimi değiştireceğim
Derimden sıyrılacak
Başka bir ağız edineceğim
Ve bambaşka biri olunca da
En, en başta ne idiysem
Ona dönüşeceğim
Belki yoluma böyle devam edeceğim.
Pablo NERUDA
Yazabilmenin tadını aldığım ilk günden itibaren, bir şekilde her yere iz bırakıyorum. Kâğıtlara, gazete kenarlarına, avucumun içine, kitap köşesine, peçete üzerine, duvara, tuvalet kapılarının arkasına!.. Saklayabildiklerimi saklıyorum. Göçebe hayatım ve sürekli taşınma halinden elimde kalanlara hazinem gözüyle bakar oldum. Sık mektup yazarım, kimse yazmadığı için çoğunlukla özel günlerde çok sevdiklerime, bazen yazıp unutmayım diye yeryüzüne salarım... Bazen bir gün veririm düşüncesi ile kenara koyarım. Yeni bir yıla girmeden önce eski yılı didikler, benim için önemli olayları toparlar ve sevdiklerimle paylaşırım. Genelde tüm bu yazdıklarımın, saf mutluluk duyduğum, bende iz bırakmış olaylar olduğunu fark ediyorum şuan.
Dün akşam sabaha kadar oturdum kahve ve mektup derken günü ağarttım. Tebessüm ile içimi ısıtan mektuplar vardı 1970'lere 80 ve 90’lara dair. Hatta duygularım ve sevgim yetmemiş çizmişim, renklerle kuvvetlendirmişim yazıları. Gündelik yaşamımdan, okulumdan, sürekli değişen yeni sınıf arkadaşlarımdan, annemin bana diktiği çiçekli etekten, saçıma taktığım papatyalı tokadan bahsetmişim. Bahçedeki domateslerin kızarmasından tutun da, kavanoza hapsettiğim suçlu çekirgelerden, boyumca otların arasında kaybolmalarımdan, ağaç tepelerinde geçirdiğim günleri detaylandırmışım, yılın dokuz ayında Karlar Ülkesi Sarıkamış’a dair Karlar Prensesi olarak sokak anıları ile bayıltmışım tüm ailemi. En çok da İsmet İnönü’nün ölüm gününü sayfalarca anlatmışım yeni yıla 6 gün kala 1973 de… Hatta bir damla gözyaşını kâğıda damlatmış bunu da daire içinde almışım bir yerinde.
Yıllar geçtikçe idrak ettiğim konular çeşitlenmiş, 80 darbesini izah etmişim bir çocuğun gözünden dilimin döndüğünce, insanlığa yakıştıramadığımdan bahsetmişim. Neden insanların birbirlerini öldürmek zorunda olduğunu sorgulamış, derslerimizin boykot edilişinden, abi ve ablaların bağırıp çağırmalarından ne kadar korktuğumu dem vurmuşum. Okuduğum kitaplardan resimler çizmiş, özetler yazmışım, bir dönem kızlardan bir dönem erkeklerden nefret etmişim. Günün müziklerine ait beylik cümleler kurmuşum. Peçete koleksiyonum için peçete istemişim her fırsatta. DSİ de oynadığım yıllar voleybol maçlarımı, antrenmanlarımızı uzun uzun anlatmışım. Dağlardan, denizlerden, nehirlerden, dut ağaçlarından yazmışım da yazmışım...
Son yılların mektup arşivine baktığımda, her şey farklı gelişmiş hayatımda. Cümlelerim çok değişmiş, olayları tasvir edişlerim, kararlarımın acımasızlığı, taviz vermez hallerim, hayal kırıklıkları, kızgınlıklarım, kararlılık adına korkusuz hallerim belirmiş. Bütün siyasi karakterlere güvensiz bakış açım, dünyanın gittiği yönün tepetaklak oluşu, kişilerin makam ve para için nasıl değişebilecekleri, kadın cinayetleri, gerçekte kimsenin derdinin hizmet vs. olmayışını sonunda idrak etmem ve toplum olaylarına karşı büyük hayal kırıklıklarım… O yosundan nasibini almış masmavi denizler, yemyeşil ovalar, kızıllığa doymuş dağlar, açan gelincik, öten bülbül, yediğim hamsi, çiğnediğim TipiTip sakız, içtiğim Fanta gazoz gitmiş; yerine zorunlu evlat özlemleri, depremler, kayıplar, dev yanlışlar, dost sandıkların, ihanetler kelimelere oturmuş.
Yaklaşan her yeni yıl, yeni ay kararları vermeyi uzun zaman önce bıraktım. Onun yerine artık daha etkili bir şey yapıyorum; klişelerden uzak, inandırıcı, uygulanabilir ‘cesaret manifestosu’ yazıyorum sık sık. Toparlayan, cesareti yenileyen, duruşu tazeleyen... Balzac’ın bir sözü tam da bu ruha çok uygun geldi şuan: "Geleceği merak etme, nasıl olsa gelecek. Ama geçecek olanı iyi düşün, çünkü aklından silinmeyecek."
Bu manifestonun yeni dönem ve yeni kararlardan farkı; kendimizden memnun olmadığımız şeylere odaklanmıyor oluşu. Genel olarak nasıl bir hayat yaşamak istediğimizi tekrar bize hatırlatması.
Bu düşünce tarzı hayatta neyin önemli olduğuna inandığımla, nasıl yaşadığım arasındaki açığı kapatmamı sağlıyor. İhmal ettiğim ya da geliştirmek istediğim değerlerimi tekrar gözden geçirerek, beni olmak istediğim insan olmaya daha yakınlaştırıyor. Bir çeşit kontrolü ele geçirmek gibi bir şey bu.
Cesur Yaşam Manifestom; belki rüzgârımla size dokunur, değişime katkı sağlarım;
1. Sorunları biraz mevsimler gibi hayal et. Nasıl melankolik sonbahar kalıcı değilse, sen farkına varmadan gelip geçiyorsa zorluklar da aynen öyledir. Birini çözersin, bir başka sorun karşına çıkıverir. Hiçbir şey kalıcı değildir.
2. Unutma, insanlar anlamadıkları veya korktukları şeylerle sadece dalga geçer ve aşağılarlar. Bu onların savunma içgüdüsüdür. Kahve iç geçer.
3. Hayatın her yönünü kontrol etme çabasına biraz dizgin vurduğunda ancak rahat uyuyabilirsin.
4. Yaşadığın her şeyi daha bilinçli sahiplen, daha kontrollü alış, daha makul sev...
5. Kaliteni yitirmediğin bir hayat yaşamaya devam et, duruşundan taviz verme. Davranışların, konuşmaların, nezaketin, seçimlerin, tepkilerin ve görüntün seni temsil edecektir.
6. Olumlu bir dille, gerçekçi hedefler belirle ve bunlar için net ifadeler kullan. Dengeli ol.
7. Yazmaya başla, duygularını kâğıda aktar ki kaleminden dökülen kelimeler kendine verdiğin söz olsun. Kitap okumaktan mahrum etme kendini. Telefonla ilişkilerine biraz sınır koy.
8. Hareket planı oluştur, kendi takvimini yap. Bu kendine ve yapacaklarına ait olan inancını kuvvetlendirecektir. Borçlarından kurtulmayı hedefle.
9. Her şeyi tek başına yapmak zorunda değilsin, güvenilir dostlarından yardım istemekten çekinme.
10. Hayata karşı esnek ve toleranslı ol. Affedebiliyorsan affet, kurtul.
Ü Ş E N M E
E R T E L E M E
V A Z G E Ç M E
Üşenmek, geçmiş günleri,
Ertelemek, gelecek günleri,
Vazgeçmek, hayatımızı boş yere geçirtir…
O zaman;
Sevdiğiniz kadar sevildiğiniz bir yıl olsun. Sağlıkla kalın.