CEHALET ÇUKURUNUN DİBİ YOKTUR!

Cengiz Akgün

Rönesans (Yeniden Doğuş), Orta Çağ ve Reformasyon arasındaki tarihi dönemdir.

Rönesans ile ilgili kısa ve özet bilgi ise şöyle:

15- 16. yüzyıl İtalya’sında batı ile klasik antikite (Eski Roma ve Yunan Eserlerinin incelenmesi) arasında sanat, bilim, felsefe ve mimarlıkta bağın tekrar kurulmasını sağlayan, deneysel düşüncenin canlandığı, insan yaşamı (hümanizm) üzerine yoğunlaşıldığı, matbaanın bulunmasıyla bilginin geniş kitlelerle paylaşımının arttığı ve radikal değişimlerin yaşandığı dönemdir.

Rönesans’ın sonuçları ise şöyle olmuştur:

Avrupa kilisenin baskısından kurtulup modernleşme çağına geçilmesinde büyük rol oynamıştır.

Eğitimde çıta iyice yükselmeye başlamıştır.

Skolastik görüş (kilisenin dar ve değiştirilemez diye düşünülen görüşü) yıkılmıştır.

Yerine pozitif (bilimsel) düşünce hakim olmuştur.

Reform hareketlerini hazırlamıştır.

Bilim ve teknikteki gelişmeler hızlanmıştır.

Ekonomi alanında yeni uygulamalar ortaya çıkmıştır.

Avrupa’da sanattan zevk alan aydın (Mesen) sınıf ve halk sınıfı oluşmuştur.

Kiliseye olan güven azalmıştır.

Din adamlarının ve kilisenin halk üzerindeki otoritesi sarsılmıştır.

Avrupa’nın her yönden gelişmesine ve güçlenmesine öncülük etmiştir.

Aydınlanma Çağı'na zemin olmuştur.

Skolastik düşünce yıkılırken yerini deney ve gözleme bırakan bilimsel anlayış meydana gelmiştir.

Tüm bunlar ile Avrupa ülkeleri her alanda şimdiki etkin ve güçlü konumuna ulaşmıştır.

Yani Avrupa öyle basitçe bugünkü ekonomik, demokratik zirveye kolayca ulaşmamış orta çağ da çok ciddi bedeller ödemiştir.

Türkiye?

Ülkemiz ise Rönesans’tan ancak 300 yıl sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile kendi Rönesans’ını ve aydınlanmasını yapabilmiştir.

Hayatın her alanında Türkiye yeniden ve güçlü şekilde muasır medeniyet yolculuğuna başlamıştır.

Ne var ki bugün ülkemiz ciddi olarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlanma çizgisinden giderek uzaklaşıyor.

Bilim karşıtlığının dayatıldığı bir süreci yaşıyoruz.

Devlet kademelerinde bilimi değil karşıtlığını açıktan savunanları duyuyor, görüyoruz.

Düşünmeyen, sorgulamayan sadece ‘biat’ edecek yeni bir toplumsal kesimin inşasını sürdürüyorlar.

Uğur Mumcu ne güzel demiş:

‘’Cehalet çukurunun dibi yoktur’’.

Bilimin ve teknolojinin tavan yaptığı tek geçerli yol olduğu bu çağda ülkemizi pozitif bilimin ışığında daha ileriye taşımak hepimizin görevi olmalıdır.

Türkiye 1923 devrimiyle yaşadığı bu topraklara hayat veren Rönesans’ın rehberliğinde Atatürk’ün işaret ettiği, ‘’çağcıl uygarlıklar’’ menziline varacaktır.