Çalışma yaşamının açmazları

BARBAROS TANTAN

Ülkedeki ekonomik, siyasi ve uzakta da olsa sosyal krizlerin oluşmasında, çalışma yaşamının rolü çok büyüktür. İşte, o yaşamın sac ayağı denilebilecek açmazları da, temel nedenlerdir.
Örneğin, ülkedeki işsiz sayısı… 
Resmi veriler, ülkedeki işsiz sayısının 2019 Ocak ayında geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 259 bin kişi artıp, 4 milyon 668 bin kişiye ulaştığını gösteriyor. İşsizlik oranı ise aynı verilere göre 3,9 puanlık artış ile yüzde 14.7 seviyesinde gerçekleşti.
Verilerin sahibi, kısaltılmış adı TÜİK olan Türkiye İstatistik Kurumu. 
Kurum, aynı döneme ait istihdam edilenlerin sayısını bir önceki yılın aynı dönemine göre 872 bin kişi azaldığını, istihdam oranında ise 1.9 puanlık düşüş yaşandığını tespit ediyor. 
Bu dönemde, çalışan sayısı tarım sektöründe 345 bin, tarım dışı sektörlerde de 526 bin kişi azalıyor. 
Hal böyleyken, sektörel istihdam konusunda da önemli bir dengesizlik yaşanıyor. İstihdamın %17,0'si tarım, %19,9'u sanayi, %5,4'ü inşaat, %57,7'si ise hizmet sektöründe oluşuyor. 
Önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında tarım sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 0.7  ve inşaat sektörünün payı 1.6 puan azalıyor. Hizmet sektörünün payı 2.3 puan artış gösterirken, sanayi sektörünün payında değişim yaşanmıyor.
Bu rakamlar, üretimden kopan bir ülkenin tüketim ağırlıklı hizmet sektörüne yönelişinin aynasıdır. Dolayısıyla, çalışma yaşamındaki açmazların en büyüğü sayılabilecek olan istihdam sorununun bu noktaya gelmesi, ülke ekonomisi, ve çalışma hayatının önemli açmazlar içine girdiğinin kanıtıdır.
İşgücüne katılım oranları da, bu tezimi doğruluyor…
2019 yılı Ocak döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 387 bin kişi artan işgücü toplamı 31 milyon 825 bin kişiyi buluyor. Ama, işgücüne katılma oranı sadece 0,1 puanlık artış gösterip ancak yüzde 52.2 seviyesini bulabiliyor. Kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 33.1 gibi yüksek bir seviyede seyrediyor.
Ve tabi ki en önemli açmaz, iş cinayetleri…
Düşünebiliyor musunuz, sadece Temmuz ayında 163 işçi bu cinayetlerde yaşamını yitiriyor. 
Yani, özcesi fabrikada, tarlada, büroda ve diğer çalışma alanlarında yanyana yaşayan işçiler, ırk, dil, din, milli kimlik, alt kimlik v.s gibi değerlerin dikkat bile edilemeyeceği bir biçimde yaşamını yitiriyor.
İSİG Meclisi’nin yılın ilk 7 ayına ait raporları da bu duruma işaret ediyor zaten…
O raporlar, yılın ilk 7 ayında 70 göçmen/mülteci işçinin yaşamını yitirdiğini gösteriyor. 
Ölen işçilerin geldikleri ülkelere bakalım mı ?
26’sı Suriyeli, 
23’ü Afganistanlı, 
4’ü Türkmenistanlı, 
4’ü Ukraynalı, 
3’ü Özbekistanlı, 
2’si Azerbaycanlı, 
2’si İranlı, 
2’si Gürcistanlı, 
1’i Çekyalı, 
1’i İtalyalı, 
1’i Kolombiyalı, 
1’i ise Rusyalı...
Bu ölümlerin yaşandığı işkolları tarım/orman, belediye/genel işler, inşaat/yol, gemi/tersane, tekstil/deri, ağaç/kâğıt, kimya, konaklama/eğlence, gıda, metal, taşımacılık, madencilik, basın-yayın ve serbest ticaret olarak sıralanıyor.
Bu da son açmazın istatistikleri.
Hal böyleyken, ülkedeki çalışma yaşamında huzur olur mu ?
Hak mücadelesinin önündeki engeller kaldırılır mı ?
İnancım odur ki, bu kaosu yırtacak tek mücadele zemini, ‘kırmızı çizgi’ olarak kabul edilen kıdem tazminatı meselesinde oluşacaktır.
Bekleyip göreceğiz…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.