Ülkeler gibi bütün şehirler de nesilden nesile değişir dönüşür. Her değişimde bir yığın, kanun, adet anane gelenek ve görenek yok olur. Yerine çok daha yenilikçi ve daha modern yaşam biçimleri gelir ateşin bulunması yazının icadı paranın ortaya çıkması halk devrimlerinin yapılması bu değişim ve dönüşümlerde hayat bulmuştur
1800’lü yıllarda bütün dünyada hayatı kökünden değiştiren sanayi devrimi bu değişimlerin en önemlisidir bu yüzden de değişmeyen tek şey değişimin kendisidir demişler. Ülkeden ülkeye ve coğrafyadan coğrafyaya farklılık gösterir elbette doğal olan değişimlerin yanında bir de doğal olmayan insanlar tarafından yapılan suni değişimler vardır mesela Türkiye’de son 30 yılda çok şey değişti bu değişimlerin içinde doğallığını koruyan çok önemli semtlerimizden birisi İzmir’in Basmahane semtinden söz edeceğim. Basmahanede Türkiyenin her bölgesinden insan var ve çoğu evsiz, barksız, yersiz, yurtsuz ve yoksul insanlardır. Kırk yıl öncesi kahveleri, otelleri, lokantaları ve insanları nasılsa bugün de aynı doğallıklarını koruyorlar. Zengini yoksulu kürdü Alevisi yerlisi gurbetlisi burada dövüşsüz kavgasız bir arada yaşamaktadır keşke ünlü Beyoğlumuz da bu Basmahane gibi doğallığını ve orijinalliğini koruyabilseydi. Şimdi bi gece kahvesinde sabahlamaya çalışanların heyecan verici öykülerini anlatmaya çalışıcam NOSTALJİ niteliğine. Hayat merak edenler ve hayal kuranlar için önemlidir hayatın her günü güzeldir anlayanlar için ve de çok kıymetlidir aslında hayat dediğimiz şey bizler başka başka planlar yaparken başımıza gelenlerdir ben de o geceyi bu kahvehanede geçirdim benden önce gecelerini geçirmek için basmahanede ve İzmir’in başka semtlerinden buraya gelmiş olan sokak insanlarıyla dolmuştu aralarında kadınlar ve dilencilik yapan çocuklar da vardı kahveci hoşgörülü iyi bir adam sohbetimizin derin yerinde kahvenin orta yerlerinden bi gürültü patladı genç bir adamla orta yaşlı bir kadın yaka paça girişmişler adam sık sık kadına sen kendine bak ulan orospu ben senin kişiliğine laf ediyor muyum diyordu. Sonradan anladık ki kadın adama ne o Ali bakıyorum eşcinsel eğilimler gösteriyorsun yoksa şey misin demiş. Meğer adam birkaç gün önce kadına göğüslerinin sarktığını söylemiş kadın da buna alınmış geri kalmış bizim gibi eğitimsiz toplumlarda kimileri zekasına ve kibarlığına değil etine ve buduna bakıyorlar kadınların okuduğum bir romanda yazar bir kadını anlatırken bir rahibe gibi değil bir kadın gibi güldü demiş bu söz bana rahibe acaba nasıl gülüyormuş ki diye düşündürdü. Mısır kraliçesi Kleopatra dünyanın en güzel gülen kadınlarındanmış erkeklerin özlerini ve akıllarını başlarından aldığı söylenir kimi cahiller de kadınların en önemli silahı zekaları değil güzellikleridir derler güzellikleri gidince onların gözünde kadınlıkları da yok oluyor iyi ve güzel işler yapan kadınlar ne yazık ki bizim ülkemizde ve bizim gibi geri kalmış Arap ve Afrika ülkelerinde çok fazla önemsenmiyor ve davranışları yüzünden eleştiriliyorlar. Gecenin biri falandı kahvenin kapısından uzun boylu saçı sakalı benim gibi birbirine dolaşmış bir adam girdi kahveciye bugün geç kaldım Halit abi dedikten sonra bana bakarak bu da kim TIMARHANEDEN falan mı kaçmış ironik bir dille nerden nasıl anladınız dedim yüksek sesle kahkaha atarak bu Basmahanedekilerin çoğu oradan kaçmıştır benim bir sürü arkadaşım var siz kimsiniz ne iş yapıyorsunuz dedim Julsezar Roma imparatoruyum Kleopatra benim karımdır yani bu sözün karşısında ne söylenir ki ben de Rus çarlarının devrilmesinde önemli roller oynamış ünlü papaz Rasputin’im dedim biraz düşündü deli Petro’yu tanırım ara sıra bir araya gelir satranç oynarız dedi o arada kahveci sayın komutan Sezar birkaç gündür arkadaşın Napolyon görünmüyor o nerede dedi hiç aldırış etmeden bizden ayrıldı az önce dövüşen kadının yanına gitti naber kız Hacer saçın başın dağılmış ne oldu birileri mi dövdü bir sigara ver dedi sigarasını çayla içerken bir de türkü tutturdu müthiş bir sesi vardı İbrahim Tatlıses yanında sıfıra düşer vallahi . Basmahanede böyle o kadar çok insan vardır ki Türkiye’nin en doğal en orijinal insanları buradadır desem yanlış olmaz sonra bir dilencilik yapan biri geldi kahveye kahveci işlerin nasıl gitti bugün dedi kahveci iyi iyi dedi boynunda asılan kağıtta doğuştan kördür yazılmıştı kahveciye gerçekten bu adam kör mü dedim gülerek ses etmedi . Zengin semtleri zengin insanları anlatmak kolay zor olan yoksul semtleri yoksul insanları anlatmaktır bir halk türkümüz var yaz gazeteci yaz diye Selda Bağcan bu türküyü çok güzel yorumluyor ojeli parmakları değil asfalt geçmeyen yolları da yaz diyor ya gazeteciye Adalarla ilgili yüzlerce kitap yazılmış gazete haberi yapılmıştır varlıklı keyfi yerinde olan insanlar yaşar burada bir de gidin cesaretiniz varsa yoksul köprü altında yaşayan çocukları kadınları yazın hayatlarını genelevlerinde pislik içinde geçiren kadınları yazın ağayı paşayı beyi şöhretliyi bırakın adamsanız sokaklarda bedenlerini pazarlayan sokak kadınlarını yazın Adaları yazmayın demiyorum ama açlığı yoksulluğu adaletsizliği de yazın