Boğaziçi Hepimize İlham Olsun!

Derya Koca

Boğaziçi üniversitesine tek adamın üniversite dışından seçtiği kişi, rektör olarak atandı.

Hatırlanacak olursa, 15 Temmuz için ”Allah’ın bir lütfu” diyenler için bu lütuflardan biri de üniversiteleri ezmek için ele geçen fırsattı.

Türkiye’de sol ve devrimci hareket 60’lardan beri yüz akı bir mücadele geleneği yarattı. 68’in liderleri üniversiteliydi. “Aman canım, genç bunlar” diyenler Denizler’den nice ilham almıştır. O gençlik kuşağı topluma öyle mal olmuştu ki, emekçilerin ve kent yoksullarının uyanışı öyle büyüktü ki darbecilerin elleri ilk olarak onlara uzanmıştı.

AKP, eline geçen darbe fırsatıyla 12 Eylül’ün yapamadığını yaptı; KHK’larla muhalif, demokrat, sosyalist, solcu akademisyenleri üniversiteden uzaklaştırdı. ODTÜ ve Boğaziçi gibi muhalif geleneği güçlü üniversitelerde bir türlü ele geçirilemeyen yönetim ve susturulamayan gençlik, rektörlük seçimlerinin iptal edilmesi ile “tepeden” gerçekleştirilmek istendi. Seçimmiş, adaylıkmış, oymuş… Bunlar sadece ve sadece Erdoğan’ın çıkarlarına hizmet ettiği sürece bir anlam taşır; yoksa birer engeldir.

Erdoğan’lı yıllarda büyüyen gençlik kuşağına AKP’nin sunacak bir bahanesi yok.

Gençlik için elde var işsizlik, baskı, çoraklaştırılmış kültürel yaşam, yoksullaşma, borçla mezun olma…

Şimdi bu gençlik ve onların muhalif hocaları rektör seçecek de Erdoğan başına bela mı alacak!

Oysa istediğin yerden ata şöyle kendi elinde yetişmiş birilerini, emir erin yap, oldu bitti.

Ne temiz iş!

Ama kazın ayağı öyle değil.

Erdoğan bu zamana kadar mutlak otorite kurmak hevesi ile yanıp tutuştuğu pek çok konuda fena çuvallıyor. Bunun başında da gençlik ve üniversiteler geliyor.

ODTÜ’de Verşan Kök, Boğaziçi’nde Melih Bulu Truva atı işlevi görecekti sözde. Hiç de bekledikleri gibi olmadı!

Hatta ortaya öyle dayanışma görüntüleri, öyle itiraz cesareti çıktı ki pe çokları “bu işe hiç girmeseydik” demiştir.

Dün ben de bir ODTÜ’lü olarak Boğaziçi Üniversitesinin haklı mücadelesine omuz vermeye gittim. Akın akın bir öfke seli ile sokaklar dolmuştu. Tüm ülke bu direngenlik karşısında umutla doldu.

Gençlik, bu toplumsal öfkenin kıvılcımı, ülkenin en enerjik yüzü. Sadece kendisi için mücadele etmiyor tüm ülkeye umut veriyor. Boğaziçi’ndeki gençlikten ve onların çıkacak seslerinden bu nedenle bu kadar korkuyorlar. Cesaret bulaşıcıdır!

Ama yine yemedi.

Kayyım rektörler de atasanız; polisle, gazla da kapılara dayansanız bu gençliğin sizinle kan uyuşmazlığı var.

Aslında dikkatli bakan bir göz için ülkede çok ses yükseliyor: Baldur işçileri grevlerine devam ediyor hem de sadece ücret için değil sendikal hakkı tanımayan bir ülkede örgütlü işçi sınıfının yolunu açmak için. Çorum’da aynı şekilde direnen Ekmekçioğlu metal fabrikası işçileri direnişte. PTT işçileri, insan yerine bile konmayan taşeron işçilerinin onurlu mücadelesini yürütüyor hem İzmir’de hem İstanbul’da. SMA hastası çocukların aileleri ülkede her gün gündem olmayı başarıyor ve çocuklarının ölümünü seyreden iktidarın yakasına yapışıyor. Avukatlar, baroların bölünmesine karşı yaz aylarında güzel bir mücadele verdi. Kadınlar artık cinayet ve şiddete karşı susmuyor, sokaklara iniyor. Liseliler okul sınavlarını, eğitimde adaletsizlikleri kabul etmeyip bakanlara geri adım attırıyor. TTB sayesinde pandemide halkı aldatanlar gerçek vaka sayılarını öğrenebiliyor ve yine TTB sayesinde Kovid-19 sağlık emekçileri içinmeslek hastalığı olarak tanındı. İşçiler güçlü bir ses çıkarınca kıdem tazminatına el uzatanlar, o eli geri çekmek zorunda kalıyor. Memurlar, asgari ücretliler sefalet zamlarına isyan ediyor. İşsiz yüzbinler sahipsizlikten umutsuz, mutsuz. Protesto intiharları artıyor.

Ekonomik bunalımdan demokrasi sorununa, kadın sorunundan adalet sorununa kadar her alanda bir yığın dert var.  Ama bu mücadeleler dağınık, sahipsiz ve örgütsüz.

Toplumsal sorunlara ses olabilecek, bu sorunları birbirine bağlayarak emekçileri, yoksulları, gençleri yan yana getirecek bir siyasi alternatif sorunu var bu ülkede. Yoksa siz bakmayın “bu ülkeden bir şey olmaz” diyen karamsarlara.

Bu ülkeden çok şey olur!

Olur olmasına da, solun-sosyalistlerin bu mücadeleler konusunda artık gerçekten bir şey yapması ve şu hantallığı üzerinden atması lazım!