Ardahan ilinin hanak kazasının bir dağ köyünde hayata gözlerimi açtım bir büyük yoksulluk içine doğdum ilkokula giderken fark ettim un yağ et ekmek vs gibi temel ihtiyaçlarımızın yeterli olmadığını o yaşımda fark ettim iki ineğimiz ve 5 koyunumuz birkaç tavuk bir de atımız vardı hayvanlarla bizi ayıran birkaç tahta olan toprağa gömülü tek odadan oluşan bir evimiz vardı bu evin içindeki yoksulluk kokan sözünü ettiğim bu hayatı tam 30 yıl yaşadım ortaokul 1.sınıftan okuldan atılınca bir iş yapmam gerektiğini düşünmeye başladım ama ne iş yapabilirdim ki köy yerinde bir tek iş vardı benim yapacağım o da çobanlıktı köy yerlerinde çobanlık yapanların hepsi köyün yoksullarındandır bütün yoksullar bu işin talibi olurlar bu talipliler içinde kimin olacağına köylülüler karar verirler sizi bir yıl denerler beğenmezlerse bir daha da çoban yapmazlar bu iş şehirlerdeki fabrikalarda üç ay denemeye benzer 3 ay çalıştırırlar iş sahibi sizi beğenmezse işçi kadrosuna almaz çalıştırmaz tam 10 yıl çobanlık yaptım her şeyin bir uzamanlığı olduğu gibi çobanlığın da vardır en önemlisi yaşadığınız bölgenin coğrafyasını çok iyi bileceksiniz mesela hangi yağmur bulut getirir hangisi kar getirir hangi yerin otu tatlıdır boldur bütün bunları çok iyi bileceksiniz çobanlık hafife alınacak bir şey değildir bütün bunları bana benden bir süre önce çobanlık yapmış birisi öğretmişti onu Allah çoban olarak yaratmıştır helen yaşıyor ve 80’e merdiven dayadı çobanlık konusunda kimse eline su dökemez çobanların piridir diyebilirim her işte olduğu gibi bu işi de severek yaparsanız mutlu olursunuz 10 yılda bu işten epey para kazandım ailemin geçimine katkı sundum mutluluğa gelince 10 yılımı koyunlarla kuzularla güllerle çiçeklerle geçirdim dağlarda ovalarda dolaştım sevgili okurlar çobanlık yaptığınız bölgenin iklimine toplumsal yapısına ve kültürüne göre değişir mesela izmirin kırsalında çobanlık yapmakla ardahanın kırsalında çobanlık yapmak farklı farklı şeylerdir Ardahan iklimi serttir kışı 6 ay sürer otun zenginliği bakımından çok zengin değildir bu bölgede yılın çoğu kuraklıkla geçer bazı yıllar ekinlerinizi fareler ve çekirgeler keser bazı yıllar doğu yağar tüm hasatı öldürür bu bölgenin köylüleri asla yoksulluktan kurtulamamışlardır bazen bir hayvan hastalığı olur beş yılda 10 yılda biriktirdiğiniz her şeyi ve tüm hayvanlarınızı açıkgöz tüccarlara yok pahasına satarsınız bölgemizin yazarlarından dursun Akçam bu bölgenin sosyal kültürel durumunu çok güzel anlatır eserlerinde bu konuda yazdığı en önemli eseri kanlı derenin Kurtları isimli muhteşem bir kitaptır bu bölgeyi merak edenlerin bu kitabı okumalarını tavsiye ederim 1980 yıllarında doğudan özellikle Kars ve Ardahan bölgesinden büyük şehirlere yapılan göçün en önemli sebeplerinden biri de bu bölgenin sözünü ettiğim yoksulluğu ve devlet tarağından önemsenmemesidir 80 yıldır ne yazık ki devletimiz bu bölgeyi hiç önemsememiştir Türkiye’de hiçbir dönem demokrasi falan olmamıştır sık sık sözünü ettiğimiz demokrasi sözde demokrasidir demokrasi olmuş olsaydı bu bölgenin köylüleri kesinlikle şehirlere falan gitmezdi haa!!!!şehirlerde geldik de ne oldu ne şehirli gibi bilinçli kültürlü birileri olduk hayatımız değişti ne de köylü olarak kalabildik geldiğimiz bölgedeki yaşadığımız yoksulluğu buralarda katlanarak yaşamaya başladık hiçbir sosyolog ve hiçbir sosyal bilimci Türk halkının tahlilini yapamaz iki arada bir derede kalmış bir halkız köylerde tahsildar korkusu vardı buralarda da vergi memurları hayatımızda hiçbir değişiklik olmamıştır orada da vurun abalıya felsefesi vardı geldiğimiz şehirlerde de aynı felsefe şehirli olduk da ne oldu çocuklarımız büyük büyük üniversitelere gittiler de prof ,mühendis, doktor ,bilim insanı mı oldular buralardaki üniversiteler lise ayarında okullar okulları bitiren çocuklarımız mesleklerine göre iş bulamadılar doğurganlık köydeki gibi devam etti bu işin başını köyde de şehirde de yoksullar çekmektedir doğan çocukların bir çoğu doğarken öldüler kimisi de yetersiz beslenmeden dolayı öldüler .