Otuz yıl boyunca suçsuz bir biçimde cezaevinde kalan ve bu otuz yılın ardından cezaevinden çıkan Tahir Canan ile onun hikâyesini kaleme alan Yazar Ali Ufuk Arıkan’la ‘Büyük Tutsaklık’ kitabını konuştuk.
Otuz yıllık cezaevi hayatı boyunca bir gün bile umudunu kaybetmemiş olan Tahir Canan’ın hikâyesini kaleme almanın kendisi için oldukça önemli olduğunu ifade eden yazar Ali Ufuk Arıkan, Tahir Canan’la ilgili olarak ikinci kitabın müjdesini de vermeyi unutmadı.
Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1989 İstanbul doğumluyum. Üniversiteyi Eskişehir’de okudum. Basın-yayın mezunuyum. Üniversitede okurken Hürriyet Eskişehir’de Doğan Haber Ajansı’nda çalıştım. Gazetecilik ve muhabirliğe orada başladım diyebilirim. Ardından okul bittikten sonra İstanbul’a döndüm. İki yıldır Sol Haber Portalın da editörlük, muhabirlik ve yayın kurulun da çalıştım. Yaklaşık bir aydır da Sol Gazetesi’nde editörlük yapıyorum.
Tahir Canan ya da Tahir Canan Olayından nasıl haberdar oldunuz?
Tahir Canan’ın oğlu İlhan Canan’ın babasıyla ilgili durumu gazetelere ve gazetecilere attığı bir mail üzerinden haberim oldu. Şöyle ki babasıyla görüşe gidiyor cezaevine. Cezaevine gittiğinde bu kez babasını daha mutsuz daha umutsuz olduğunu görüyor. O günün ardından babasıyla ilgili bir yazı kaleme alıyor. Kaleme aldığı yazı şöyle başlıyor, ‘Ben otuz iki yaşındayım babam otuz yıldır cezaevinde’ diyor. Daha sonra yazdığı bu yazıyı birçok gazeteye, demokratik kitle kurumuna maille gönderiyor. Bu mail üzerinden Tahir Canan’ın hikâyesine ulaşmış oldum. Tahir Canan için ilk tanışma ve ilk temas böyleydi. Cezaevinden çıktıktan sonra hikâyenin kahramanıyla tanışmak istiyordum. Çıktığının ikinci günü Gebze’de görüştük. Beklediğimden daha zayıftı. Ondan sonra da görüşmeye devam ettik.
Kitap yazma projesi tam olarak kafanızda ne zaman oluştu?
Kitap fikri kafamda tam olarak ne zaman oluştu? Birincisi kitap fikri bu gazetecilikle uğraşan biz için oldukça cezp edici. Çünkü özgün bir hikâye var. Otuz-otuz iki yılı cezaevinde geçmiş ailesi başka bir tutsaklık yaşamış bir devrimci bu süre içinde bunun gibi binlercesi var. Bunların hepsinin farklı bir gizemi var ve kafamda onlarca bu gizemin soruları var. Bu soruların kendisi bir kitap olmayı hak ediyordu. Mesele şuydu benim için, bunun altından kalkabilir miyim? Teklif ettim onlarda kabul etmiş bulundular.
Tahir Canan olayında sizi en çok ne etkiledi?
Burada Tahir Canan’ın başka olmama hali beni en fazla etkileyen olay oldu. Çok az insanın bunu bu çizgide yapabileceğini düşünüyorum. Otuz yıldan sonra bütün dünya değişmiş her şey değişip ters yüz olmuş. Sen cezaevine girdiğinde devrimci somut bir varlık bir cisim ancak çıktığında ise böyle gerçeklik yok. Türkiye daha başka bir yer olmuş dünya çok daha başka bir yer olmuş ve sen yeni bir dünyaya çıkıyorsun. Senin da başka olman için her şey mümkün ama sen başka olmuyorsun. Tahir Canan çıktığında belki hala terzilik yapmıyor kitapevi açtı ama o emekçi umut dolu devrimci.
Tahir Canan ile bir kitap projenizin daha olduğunu söylediniz. Bunun ilgili olarak biraz bilgi alabilir miyiz?
Tahir Canan’ın cezaevinde yazmış olduğu yazıları var. Kimi güncel siyasi başlıklarda yazdığı yazılar bunun dışında kimi etkilendiği olaylara dair yazılar. Bunların hepsi bir toplam ediyor ve derlenmesi işini Tahir Canan ile konuştuk. Hikâye kısmı otuz yıl cezaevi ve bunun tutunma noktası yazma eylemiydi. Tahir Canan için ve bu yazma eyleminin somut çıktıları derler tüm bunlar için. Yazılar kolilerde ve yazıların yerleri koliler olmamalı. Cezaevinde insan nasıl yaşar nasıl görür dışarıdaki olayları nasıl değerlendirebiliyor. Bunun için olanakları araçları neler bu kısıtlı imkânlar ile dış dünyayı nasıl tanımlayabiliyor nasıl anlayabiliyor bunu gösterecek aslında. Kitapta dışarıya nasıl bakabildiğinin örnekleri olacak. Şuan heyecan ve sorun işaretleri var. Hikâyenin kendisi bu hikâye değil üretim boyutuna dönüşecek bu kez.
FOTO&RÖPORTAJ
KÜBRA TANRIVERDİ
FOTO YAZAR