24 Şubat 2022 tarihinde, Moskova saatiyle 06.00 civarında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in, "Ukrayna'nın askerden ve Nazizm'den arındırılması" amacıyla başlattığını söylediği askerî operasyonla Ukrayna'yı işgalini dehşetle izliyoruz. Lider yönünün güçlü olduğunu düşündüğümüz Putin’in kararlarını anlamaya çalışıyoruz. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’nin ülkesi ve halkı için çabalarını takdir ediyoruz. Savaş dilinin kullanıldığı bu acı tabloda insanlar ölüyor, doğa yok oluyor, kentler ateş altında, dünyanın kültürel mirası dünyadan siliniyor, umutlar ve gelecek yok ediliyor. “Savaşlarda gerçek galipler yoktur” denir her zaman, çünkü taraflar, yüksek kayıpla sonuçlarına katlanmak zorundadır.
*
Birinci Dünya Savaşı (1914-1918), 20 milyon ölümle sonuçlandı. İkinci Dünya Savaşı (1939–1945) kurbanlarının sayısının 60 milyon olduğu tahmin edilmektedir (bazı kaynaklarda 80 milyon bile bahsedilmektedir). İkinci Dünya Savaşı'nın sonu böylesine büyük bir ölümün sonunu işaret etse ve o zamandan beri başka hiçbir savaş bu kadar çok yıkıma yol açmamış olsa bile, 1989 ile 2010 yılları arasında, savaşın sona ermesinden bu yana şiddetli çatışmalarda yaklaşık 80 bin insan öldü.
Bir savaşın gerçek kurban sayısı bilinemez, ancak tahmin edilebilir. Örneğin, 'kurbanların' yalnızca silahlı saldırının bir sonucu olarak ölenler olarak tanımlanıp tanımlanmadığına bağlıdır. Bu, bir savaş sırasında maruz kalma, salgın hastalıklar veya şiddet ve açlık sonucu ölenleri dikkate almamak anlamına gelir. Aynı zamanda, Hiroşima ve Nagazaki'nin radyasyon kurbanları gibi, savaşta aldıkları yaralar veya hastalıklardan yıllar sonra ölenleri de göz ardı edilir.
Alman Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Heinrich Böll, savaşların uzun vadeli etkilerini şöyle tanımlıyor: "Savaş asla bitmez, asla, eğer açtığı bir yara hala kanıyorsa…" Savaşta yaralananlar - ister askerler ister siviller - genellikle yıllardır fiziksel yaralanmalardan muzdariptir, çoğu zaman sakatlanmalarla yaşamayı öğrenmek zorunda kalırlar. Savaş hayatları boyunca devam eder.
Psikolojik etkilerin de hayatta kalanların günlük yaşamları üzerinde etkisi vardır. İster fail ister kurban olsun, savaşın günlük deneyimlerinden kaynaklanan korku ve güvensizlik iz bırakır. Zaman ilerledikçe belirtileri travma sonrası depresyon olabilir. Bu sonuçlar hem sivilleri hem de askerleri etkiler.
Savaşın bir başka acı sonucu, vatandaşların mültecilere dönüşmesi halidir. Savaş, genellikle uzun vadede insanların evlerini ve geçim kaynaklarını elinden alır. Açlık, yetersiz beslenme ve hastalık yetişkin mültecileri ve çocuklarını doğrudan tehdit eder. Mültecilerin durumu, uluslararası ilgi ve destek azaldığında, yasal, ekonomik ve sosyal belirsizlik durumuna kalıcı bir çözüm bulunmadığı zaman daha da zorlaşır.
*
Savaşın en geniş kapsamlı etkisi ise siyasaldır, devleti ve toplumu yok edebilme gücüdür. Savaş sırasında vatandaşların özgürlükleri kısıtlanır. Olağanüstü hal veya sıkıyönetim altında, siyasi ve diğer toplumsal grupların faaliyetlerinin yanı sıra konuşma ve yazma özgürlüğü genellikle önemli ölçüde kısıtlanır. Farklı görüşteki vatandaşlar arasında güvensizlik büyürken, karşıt veya 'düşman' devletlerle ilişkiler yıllarca bozulur ve zehirlenir.
“Silahlarla dolu bu dünya, işçilerinin alın terini, bilim adamlarının dehasını, çocuklarının umutlarını harcıyor” demişti Dwight D. Eisenhower, ABD'nin 34. Başkanı ve II. Dünya Savaşı sırasında Müttefik Kuvvetler Komutanı.
Yaşanılan bu dehşetin görünen maliyetleri:
•Ekonomide artan askeri harcamalar;
•Geçim kaynaklarının ve altyapının yok edilmesi;
•Güvensizlikler, sınırlı hareketlilik ve sivil emeğin orduya tahsisi;
•Enflasyon, yatırım ve ihracat kısıtlamaları ve artan borç gibi makroekonomik etkiler;
•Kalkınma yardımının kaybı;
•Varlıkların yasadışı ekonomiye transferi;
Kısaca, yabancı toprakların işgali ve toprağın, üretim araçlarının ve bununla birlikte emeğin zorla yeniden dağıtılmasının da kabul edilemez sonuçları vardır.
*
Günbegün korku filmi gibi izlediğimiz savaşın etkileri geniş bir alana yayıldı ve uzun veya kısa vadeli önümüzü göremez hale döndük. Savaşın etkileri tüm dünyayı kavuruyor. Askerler savaşı sivillerden farklı deneyimlerle yaşarken, diğer taraf da acı çekiyor ve özellikle yaşlılar, kadınlar ve çocuklar tarif edilemez vahşet yaşıyorlar. Son 10 yılda, silahlı çatışmalarda öldürülenlerin yaklaşık iki milyonu çocuktu. Bu vahşetlerin neden olduğu yaygın travma ve sivil nüfusun çektiği acı, bu çatışmaların bir başka mirasıdır, yoğun duygusal ve psikolojik stres yaratır. Günümüz savaşlarının genellikle sivillere devlet savaşlarından daha fazla zarar verdiğini gördük. Bunun nedeni, savaşçıların sivilleri hedef almayı stratejik bir hedef haline getirme eğiliminin artmasıdır. Bu savaşın etkileri şehirlerin kitlesel yıkımını da içeriyor ve bir ülkenin ekonomisi üzerinde uzun süreli olumsuz etkilerini oluşturuyor.
Özet olarak silahlı çatışmanın halk sağlığı ve sosyal düzen üzerinde trajik olumsuz sonuçlarını yaşıyoruz. Başlık olarak kısaca toparladığım, savaşın topluma yaşattığı sonuçların hiç biri göz ardı ve takdir edilmez, amaç ne olursa olsun…