Ünlü bir atasözü şöyle der; söz uçar yazı kalır ...
17-25 Aralık 2013 tarihinden bugüne kadar geçen süre içerisinde bir arpa boyu yol alınamadı.
Dört bakan istifa etti.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde istifa eden bakanlar için meclis araştırma komisyonu kuruldu.
Komisyon çalışmaları zaman zaman kesintiye uğrasa bile ağır aksak yürüyor.
Bu sürecin en önemli ayağı olan bakan çocukları ile ‘devletin bütçe açığını kapattığını iddia eden Reza Zarraf’ın hakkında açılan davalar jet hızıyla sonlandırıldı.’
Tabiri caizse takipsizlikle sonuçlandırıldı.
Geride ayakkabı kutuları kaldı...
Para sayma makineleri...
Saatler...
Makaralar...
Çikolata kutuları...
Sıfırlamalar...
Önüne yatılanlar...
Tapeler...
Tasfiyeler...
Beddualar...
İnlere girmeler...
Tüm bunlar ve daha fazlası bundan tam bir yıl önce gündemimizin bir numaralı konusu olmuştu.
Ancak ‘hafızayı beşer nisyan ile malüldür’ diyerek hafızamızı tazelemek gerekir.
Bir iktidarın ilk icraatı onun kimliğini de ortaya koyar.
3 Kasım 2002 yılında işbaşına gelen Ak Parti hükümetinin ilk uygulaması ‘nereden buldun’ yasasını rafa kaldırmak oldu.
Ardından kamu ihale yasası bir çok kez değiştirildi.
Her değişiklik en hafif anlatımla iktidar çevrelerini akçeli konularda rahat hareket etmesini sağlayacak yöndeydi.
AKP bu tutumunu giderek derinleştirdi.
Denetim mekanizmalarının tümünü ortadan kaldırdı.
Sınırsız icraat ortamı yarattı.
‘Bilgilendirme yasası’ ile bilgiye ulaşım engellendi.
Ticari sır kavramı ile tanıştık.
Toplumun bilgilendirme hakkı engellenmiş oldu.
17-25 Aralık süreci yukarıda özetlemeye çalıştığımız tablonun bir sonucudur.
Olay sadece dört bakanın yolsuzlukla ilişkilendirmesi değildir.
AKP ruhunun ortaya çıkması bir yürütme anlayışını tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmesidir.
17 Aralıkta başlayan yolsuzluk operasyonuna sert bir karşılık veren AKP en iyi savunma karşı saldırıdır.
İlkesini benimseyip operasyonlara katılan polis, savcı, yargıç her kim varsa darmadağın etti.
Aradan geçen bir yıl sonra medya ayağına operasyon yapıldı.
İşin özeti bu...