Herkes bilmez sadece yaşayanlar bilir.
Hayatın çok zor, ilginç ve güzel olduğunu.
Önce merak edeceksiniz, merak etmezseniz duyarlılık gösteremezsiniz.
Emek vermezseniz, hayat hakkında hiçbir şey bilemezsiniz.
Böylesi bir yaşama ot gibi boşuna olur.
Hayat bizden kendisi hakkında okumamızı, düşünmemizi ister.
Çoğu zaman kafamıza da vurur.
Yarının acısını, büyüklüğünü, ağrısını nasıl çekenler bilirse, hayatın ağrısını, acısını, güzel yanını yaşayanlar hayata duyarlılık gösterenler bilirler.
Ağaçtan düşen adamın acısını, ağrısını ağaçtan düşen adamın bilmesi gibi.
Doğal olarak herkesin hayattan anladığı farklı farklıdır.
Çünkü, herkes birbirinden başka şeyler yaşıyor.
Benim hayat anlayışım farklıdır.
Şahsen ben dert çekmemiş, acı çekmemiş, hayata emek vermemiş kimseleri olgun birer düşünen, gören insan olarak kabul etmem.
Bedavadan yaşayanlar varya şairin de dediği gibi “hava bedava, su bedava oh ne güzel...”
Benim hayat felsefem bu değil.
Benim hayat felsefem; iyilik, beraberlik, barış, sevgi, kardeşlik üzerine kuruludur.
Cebimdeki parayı, soframdaki ekmeği, tarlamdaki ürünü paylaşma felsefesidir.
Ben bunu hem siyasi hayatında hem kültür sahasında hem de dostluk arkadaşlık anlamında yerine getirmeye çalışıyorum.
Yazıyorum, yazarak düşüncelerimi duygularımı paylaşıyorum.
Benim öğretmenim en başta Dovstoyevski, Tolstoy, Yılmaz Güney, Deniz Gezmiş, Cem Karaca ve de Nazım Hikmet’tir...
Çok yeterli, çok bilinçli olmasa da çok da sevdiğim bu ülkede sistemin uyguladığı her türlü baskıya zam ve zulme, sömürüye karşı çıkıyor.
Bunu dostlarımla, yoldaşlarımla pratik olarak sokakta ıspat ediyorum.
Böyle yaparak yaşadığımı da ıspat ediyorum.
Böyle yaşanırsa güzel olur.
Kahvelerde pişpirik oynarak yaşanmaz hayat kabul etmez.
İnsan olduğumuzu, bu ülkenin yurttaşı olduğumuzu ortaya koymamız lazım.
Öyle ben ülkemi seviyorum gibi boş ve anlamsız sözlerle ülke sevilmez.
Korkak, pısırık, duyarsız yaşamaktansa yaşamamı tercih ederim.
Yine kendimi anlatmış olacağım ama; bunu benim deliliğime verin.
Bu ülkede demokrasi yoksa insana ve emeğe saygı gösterilmiyorsa, kadınlara tecavüz ediliyor, gazeteciler yazarlar tutuklanıyorsa, işsizlik, açlık varsa ki, sözünü ettiğim herşey var.
Bütün bunlardan bu ülkenin bir vatandaşı olarak ben sorumluyum.(Duymayanlara duyurulur....)
Kadınlar taciz ediliyor, öldürülüyor, önemsenmiyor.
Bu kötülükleri yapanlar hiç aynaya bakıp şöyle kendi kendilerine sormuyorlar mı, “biz kimiz, bizi kim doğurdu, kim büyüttü, kim bizi sütüyle ve ninnisiyle besledi” demiyorlar mı?
Bir kaç gündür gazetelere haber olarak yazıyorlar ; Erzurumlu bir kız çocuğu cinsel istismara uğradım diye polise şikayette bulunmuş.
muayeneye göndermişler, zarda yırtık tespit ediliyor, yetmiyor bir de savcılık muayeneye gönderiyor.
Bu defada zarda yırtığa raslanıyor.(iki kez öldürüldümü bu çocuk)
Bu yetmiyor, bu defa mahkeme raporlar arasında çelişki var diyor muayeneye gönderiyor.(oldu üç)
Bu da yetmiyor, nedeni bilinmeyen bir nedenden dolayı bu kız çocuğu dördüncü kez muayeneye gönderiliyor.
Ne diyebilirim ki, ne desem boş...!
Varın siz nasıl bir ülkede yaşadığımızı düşünün!
Kadınlar ....
Kadınlar ....
Kadınlar ....
Ağladığımızda bir kadın kucağına alıyor.
Aşık olduğumuzda bir kadın kalbine alıyor.
Hayata ilk adımı bir kadının yardımı ile atıyoruz.
Yere düştüğümüzde bir kadının yardımıyla ayağa kalkıyoruz......
Sonra da .....................................???
..........................................Ne diyeyim...?