Merhaba sevgili okurlarım. Şu an saat akşamın 10’u. Günü iyi kötü her gün gibi rutin yaptığım şeyleri yeniden yaparak, yaşayarak geçirdim. Bir saat sonra apartman komşuları bir yerde toplanıp sohbet edeceğiz. Böyle sıcak yaz aylarında bu tür sohbetler iyi oluyor. Eğitim, politika dahil her konuyu tartışıyoruz. Bu tür sohbetler en çok bana yarıyor bana yazabileceğim konular çıkıyor. Durup dururken yazar olunmuyor bunu öğrenmek gerekiyor. Bu işin en iyi öğretmeni halktır. Tabii bir de çok okumak gerekiyor. Uykusuz geceler geçirmek, büyük sıkıntılara düşmek ve doğal olarak acı çekmek gerekiyor. Kendinizi başkalarına anlatıyorsunuz başkalarının anlattıklarını dinliyor notlar alıyorsunuz. Dünyanın en güzel işi yazarlık.
Bir apartmanda oturan insanlar birbirleriyle konuşmuyorlarsa konuşacak bir şeyleri kalmamışsa çok şeyler görmüş geçirmişdir oradaki insanlar… Bir sitede binlerce insan oturuyor. Bir siteyi devlet gibi düşünebiliriz. Dilleri, dinleri, davranışları ve fikirleri farklı olan insanlar bir arada yaşıyoruz. Sorunlarımız oluyor, sorunlarımızı tartışmak için bir araya geliyoruz. Herkes kendi fikrini söylüyor sonunda sorun yaratan sevgi hep birlikte çözüme kavuşturuyoruz. Hastalıklarımızda ve farklı ihtiyaçlarımızda birbirimize dayanışma gösteriyoruz. Bizim toplumumuzda bu tür ilişkilerin adı komşuluk ilişkileridir. Komşudan kız almak kalaylı kaptan su içmek gibidir derler. Kızınızı vereceğiniz adam komşunuz ise iyisini kötüsünü bilirsiniz.
Sohbet sırasında Homeros’un İlyada’sını okumuş bir kız öğrenci Tuncer Abi sana bu kitaptan çok güzel bir hikaye anlatacağım bunu yaz… Çocuklar öldürülmesin diye Homeros. Roman kahramanı Niobe’ye bir hafta yemek yedirmemiş. Hikayenin sonunda Homeros diyor ki Niobe hiç acıkmadı… O gün o sohbet toplantısına özellikle Dostoyevski’yi anlatmaya gittim. Yazarın kumarbaz isimli kitabını komşulara anlattım. Sevgili okurlar sizlerle yazarın bu şaheserini paylaşmak isterim.
Yazar bu romanda aşk ve kumar konusunda insanın zaaflarını, tutkularını ve bayağılığını anlatır… Rus ruletini bilir misiniz? Rulet bir Rus kumarıdır. Ruletin ruslar için icat edildiği bile söylenir… Bütün aşırılıkları içinde barındıran Rus ruhu bu oyuna uygundur. Ya hep ya hiç. Ortası yoktur bu oyunun. Ünlü Rus yazarı bu oyunun hastasıdır. 60 yıllık tüm kazancını bu kumara verir. Sonunda oturur bu kumarı tüm ayrıntısıyla yazar. Orta sınıftan gelme bir yazardır. Yaşamı sürgün. Sara hastalığı ve yoksulluk içinde geçmiştir. Hayatın tüm çelişkilerini sıcak bir çorba gibi kitaplarında yazmış tüm dünya insanlığına sunmuştur. Karamazov Kardeşler, Suç ve Ceza, Ecinniler ve Budala isimli romanları en önemli romanlarıdır.
Sohbetin özetidir bu yazı… Birkaç dostla Türkiye’nin kültüre,sanata ve bilime verdiği önemi tartıştık. Halk arasında fıkra kıvamında dillendirilmiş kültüre ve edebiyat konusunu anlatan kendisi küçük hacmi ve derinliği derya gibi bir öykü vardır… Geçmiş zamanda Doğu illerimizin birinde bir opera sahnelenir salonu dolduran insanlar başlamasını beklemeye başlarlar. Opera bekleyenlerde büyük bir hüzün bırakır. Perde kapandıktan sonra izleyicilerden biri bu memleket bu memleket olalı böyle bir işkence görmedi diyerek operanın bıraktığı etkiyi ve tepkiyi anlatmaya çalışır. Bu olayın yaşandığı zamandan günümüze aradan 60 yıl geçmiş. Sadece İstanbul’un nüfusu bugün 20 milyona yakın… İstanbul nüfusunun kaçta kaçı tiyatroya sinemaya gidiyor, çocuklarını baleye gönderiyor. Bu nüfusun kaçta kaçı kitap okuyor ve ülke sorunları hakkında fikir üretiyor… Sevgili Çetin Altan köylüler piyano çaldığı ve işçilerin çocukları bale yaptıkları zaman bu ülkeye demokrosi gelir demiş… Bence Türkiye’de yapılması gereken en önemli yatırım halkın bilinçlendirmesine, eğitimine halkın kültür düzgün yükselmesi için yapılması gereken yatırımdır…