Bir Şair Bir Ressam Bir Dostluk: Nazım Hikmet Abidin Dino

Halil Yeni

Abidin Dino gençlik yıllarında Nazım Hikmet’le tanışmış ve aralarındaki büyük dostluk, yoldaşlığa dönüşerek sürmüştü. Dino, Nâzım’ı tanıdığında Yarın gazetesinde “çiçeği burnunda” bir karikatürist olarak çalışıyordu. Nâzım ise, aynı gazetede düzeltmenlik görevini üstlenmişti. Moskova’da kimi ressamların yapıtlarını gören Nazım, ondaki ışığı hissediyor, genç Dino’nun çizdiklerine bakıp üretimlerini ilginç bulduğunu söylüyor hatta Dino’dan yayınlanacak ilk kitabı ‘Sesini Kaybeden Şehir’i resimlemesini istiyordu. Nazım’ın bu ilk kitabı Dino’nun çizimleriyle buluşarak yayınlandığında ömür boyu sürecek dostluğun ilk adımı da atılmış oldu.

 

Paris’te bir süre yaşadıktan sonra ülkesine dönen Abidin Dino Türkiye Komünist Partisi’nin önde gelen üyeleri arasında yer alıyor, yazdığı yazılarında faşizme ve ırkçılığa karşı çıkıyordu. Resimlerinde işçi ve köylü tiplerini özgün çizgilerle yansıttığı ve balıkçıları konu alan bir sergi açtığı için Sansaryan Han’ın hücrelerine atılıyor, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından ilk Çorum Mecitözü’ne, ardından da Adana’ya sürgüne gönderiliyordu.

 

Nazım Hikmet ise “askeri kişileri üstlerine karşı isyana teşvik” ettiği suçlamasıyla 1938 yılından beri cezaevindeydi ve 28 yıl 4 ay hapis cezasına mahkûm edilmişti. Abidin Dino bu kez Bursa cezaevinde yatan Nazım’ın ziyaretçileri arasındaydı. On yılını dolduran şairin sabrı azalıyor, direnci kırılıyor, sağlığı gün ve gün bozuluyordu. Bursa kaplıcaları bile artık şifa etmiyordu dizlerinin siyatik ağrısına. Ozan yavaş yavaş tükeniyor, Dino onun için bir şeyler yapmak istiyordu.

 

Bursa cezaevinde haksız bir şekilde 12 yılını dolduran Nazım Hikmet özgürlüğü için açlık grevine başladığında Dino hazır kıta görev başındaydı.  Bir yılı aşkın süredir yatakta hasta yatmasına karşılık Orhan Veli ile ekip oluşturmuş, karşılarına çıkan ilk kapıyı çalarak Nazım’ın özgürlüğü için imza toplamışlardı. ‘’Ankara gibi küçük ve güvenilmez bir kentte herkes bize kucak açmıştı! Kendisinden imza istendiği için sevinçten ağlayan insanlar vardı. Hem de önümüze çıkan ilk evdeki herhangi bir insan…’’

 

Ulusal anlamda çalışmalar yürüten Dino yalnızca imza toplamakla yetinmiyor 1938’den beri yakın dostu olan ve Dadaizmin babası olarak kabul gören Tristan Tzara’ya 1948’de bir mektup yazarak, şairi hapishaneden kurtarmak için açlık grevi ile ilişkili, Avrupa da bir kampanyanın mümkün olup olmayacağını soruyordu. Abidin’in düşü kısa sürede gerçeğe dönüşmüştü. Türkiye’de şairin lehine yazılar yazılıp imzalar toplanırken Paris’teki genç Türk öğrencilerin başlattığı ve Tzara’nın, Aragon’un ve tüm Fransız solunun kuvvetle desteklediği bir kampanya dünya kamuoyunca destek görüyor, Türk hükümetine Nazım’ın serbest bırakılmasına dair çağrı yapılıyordu. Celile hanım da artık sokaktaydı. Elinde Nazım’ın fotoğraflarıyla Galata Köprüsünde oğluna özgürlük istiyordu.

 

Cumhuriyetin ilk seçimleri yapılmış, tek parti iktidarı yıkılmış yerine Demokrat Parti dönemi başlamıştı. Öncesinde İstanbul Toptaşı Cezaevine getirilen Nazım burada açlık grevine devam etme kararı almıştı.  Nazım dostları tarafından onunla görüşülmesi görevi Abidin Dino’ya verilecek ve Abidin Nazım’ı on yıl sonra ilk kez Cerrahpaşa Hastanesinde, hasta yatağında görecekti.  “Nâzım beyaz bir yatağın üstünde boylu boyunca yatıyordu. Yüzü süzülmüştü. Hınzır ve kaygısız bir çocuğun mavi gözlerini taşımasa, yüzü bir ölünün yüzü, bedeni bir ölünün bedeni denebilirdi.”

 

Kampanya sonuç vermiş, Nazım’a özel af çıkarmak istemeyen yeni hükümet kapsamlı bir af yasası hazırlamıştı. Şair Temmuz 1950’de çıkan Genel Af Yasası’ndan yararlanarak serbest bırakıldı. Özgürlüğüne kavuşan Nazım soluğu Güzin ve Abidin çiftinin yanında almıştı.

 

Geçen yıllarında ardından Nazım Moskova’da Dino Paris’te yaşıyor ve bu iki dost sık sık birbirlerine mektuplar yazıyordu. Abidin Nazım’ın çalışmalarını Fransa’da tanıtıyor, kitaplarını resimliyor, şiirlerini Fransızcaya çevirerek dergilerde yayımlanmasını sağlıyordu. Nazım Hikmet ise Dino’nun çalışmalarını Sovyetler Birliği’nde tanıtmaya çalışıyor ve bu dostluğun bir yansıması olarak zaman zaman Dino’yu şiirlerine konuk ediyordu.  Dino yaptığı resimlerle Nazım’ı büyülüyor, Nazım ise, Dino’nun Mao Zedong’un önderliğinde başlayan ve büyük bir zaferle sonuçlanan “Uzun Yürüyüş” resmi için şu şiiri yazıyordu.

 

“Bu adamlar, Dino / ellerinde ışık parçaları / bu karanlıkta, Dino / bu adamlar nereye gider? / Sen de, ben de, Dino / onların arasındayız / biz de, biz de, Dino, / gördük açık maviyi.’’

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.