Esas sorunlardan hızlı bir şekilde uzaklaşıyoruz.
Bu durumu hep birlikte, soğuk kanlı ve sakin bir şekilde birbirimize anlatmalıyız.
Eğer anlatamazsak birbirimizi anlayamazsak hep birlikte kaybeden tarafta oluruz.
Bana birileri inanç istismarı yapmadan bu ülkenin getirildiği durumu anlatsın.
Bakın şu halimize;
İnsanlar yoksulluğunu konuşamıyor!
İşsizliğini anlatamıyor!
Gelir dağılımındaki eşitsizlik unutulmuş durumda!
Dolar aldı başını gidiyor!
Bir ay içerisinde paramızın değer kaybını kimse konuşmuyor.
Ekonomiyi, iktisatçılar dışında herkes biliyor ve ahkam kesiyor.
Eğer bu sıkıntılı günlerden çıkılmak isteniyorsa bu ülkede yaşayan herkesin ortak mutabatı gerekir.
Aksi halde olacakları ve yaşanacakları telaffuz etmek bile ürkütücü geliyor.
Sadece bir hatırlatmada bulunmak isterim.
Eğer referandum yapılırsa sandıktan çıkacak sonuçtan ülkemizde yaşayan herkes birlikte nasibini alacak.
Çıkacak sonuç ne olursa olsun.
Yapılacak referandum siyasi partiler arasındaki bir yarış değil.
Çeşitli nedenlerle hapse atılan gazeteci, yazar ve yöneticiler adeta içeride unutulmuş durumda.
Yargılanacakları mahkeme önüne dahi çıkartılmıyorlar.
Haklarında iddianame bile hazırlanmış değil.
Devlet karşısında bireyin en temel insanlık hakkı olarak kabul edilen savunma hakkından mahrumlar.
Şimdi gelelim esas konumuza;
Güncel olayların hızlı değişmesi sorunları unutturuyor.
Türkiye’nin gündemi rejimi değiştirecek, geleceğimizi ipotek altına alacak “tek adam yönetimi”ni ön gören referanduma kilitlenmiş durumda.
Bu çerçevede, neredeyse içerideki insanlar bir kez daha unutuldu.
Oysa insan için özgürlük hayatı kadar önemli bir haktır!
İnsanları, en doğal savunma olanaklarından bile mahrum ederek hapseden bir rejim bütün yaptıklarını meşrulaştıracak bir referanduma “demokrasi” adına gittiğini nasıl iddia edebilir.
Hem ülke hem de Dünya kamuoyu, hem de tarih önünde bunun vebali çok büyüktür.