Cumartesi günü Sevgili Levent Altun’un imza günü yapıldı.
Gebze Ticaret Odası toplantı salonunda çok sayıda kitap sever Levent’in bu mutlu anına hep birlikte ortak olduk.
Levent Altun’u çok heyecanlı gördüm.
Heyecanı konuşmasına ve yüz ifadesine yansımıştı.
Yılların birikimini kitaplaştırmak kolay değil.
Bazı insanlar çok para ve çok gücü sever.
Levent’in parayla işi olmaz kitaptan yana tercihini kullandı.
İkinci kitabıyla okurlarıyla buluşmanın mutluluğu yüz ifadesinden belli oluyordu.
Tabiki biz de bu mutluluğu paylaşmak için oradaydık.
GTO Başkanı Sevgili Nail Çiler, Dr. Mehmet Hilal Kaplan, Eşi Sevgili kardeşim Dilek Kaplan biricik kızlarıyla imza gününe gelmişti.
İsmini yazamadığım çok sayıda ortak dostumuz oradaydı.
İmza gününden çıktık, gazetemizin köşe yazarları önceden planlamış oldukları Antik cafe buluşmasına geçtik.
Halil Yeni, Levent Altun, İsmail Çankaya dışında olan tüm arkadaşlarımız Barbaros Tantan, Tuncer Altunbulak, Fatoş Özut, Nurdan Kılıç, Yazı İşleri Müdürümüz Meral Erdoğan’la uzun bir süre sohbet ettik.
Düşünce ve önerilerini dinledim.
Hepsi benim için çok değerli olan köşe yazarlarımızla keyifli dakikalar geçirdim.
Gazete için bir tiyatro sahneleme önerisi oldu.
Hazır konuyu kitap üzerinde yoğunlaştırmışken, gençliğimizin en güzel yıllarını elimizden alan darbeci Kenan Evren öldü.
Cumartesi annelerinin ahı anneler günü arifesinde bir cumartesi gecesi onu alıp götürdü.
Karanlık darbe yıllarını yaşayan biri olarak “asmayalım da besleyelim mi” kindarlığı bugün ki gibi hafızamda tazeliğini koruyor.
Bu darbeciler sadece bize eziyet etmedi.
Benim 70 yaşındaki merhum annem ile babam her hafta karakola alıp onlara hakaretler yağdırdılar.
“Bir sağdan bir soldan” diyerek ipe çektiklerinin Filistin askısında işkence ettiklerinin, göz altında kaybettiklerinin yanına gitti.
Öte tarafta ilahi adalet diye birşey varsa, “netekimin” işi zor...!
Bu tarafta o adalet işlemediği için yargılanıp yaptıklarının hesabını vermeden gitti.
O gitti, ama “eserleri” dimdik ayakta...
Siz bakmayın bugün “netekimin” arkasından teneke çalınmasına...
Bu toplum %92 oyla bu suçun ortağıdır.
“Diktatör”ü uğurlarken hiç olmazsa şu dersi çıkartmalıyız.
Yiğitlik zor günlerde demokrasiye sahip çıkmaktır.
Diktatörlere diktatör diyebilmektir...!
Hiç unutmuyorum 80’li yıllarda kitaplarla silahlar aynı masada teşhir edenler onlardı.
Bugün kitaptan eğer uzaklaşmışsak o günlerin kara propagandasının önemi büyüktür.
Türkiye demokratikleşmeden “netekim” ölmüş sayılmaz...!