Başıbozuk gecelerimi düzene koymak zorundayım...Biliyorum.
Uyumak senin işin olabilir.Beni ilgilendirmiyor.
Bekarlık saltanatımın son demlerinden kalma uykusuzluk sürerse...
Ayıp...Aykırı...Hadi canım sen de...
Ömrünün tamamını uyumakla geçir! Ben uykusuzluktan şikayetçi
değilim ki. Nedir benimle kavgan...Bilmem...
Ödevini yapmamış öğrencinin yalanlarında yaşayıp gidiyorum...
Annem hasta...Elektrikler kesildi...Babam öldü ...Unuttum...
Unutmadım; gecelerimin sabahında yürüyüşten sonra Tatlıkuyu fırınından aldığın sıcak ekmeklerin yanına sıkıştırdığın gazetelerdeki yazıları okuduğunu...
Ellerinde titrer dizlerim.Hoyrat berduşluğumdan bıkmadan taçlandırırsın beni...Korkularım çıplak,kan tükürür dost görünenler.
Kan - ter içinde krize düştüğüm uykularımdan sen uyandırırsın beni.Azıya gelmez acılarımı yüreğine basıp ülkemin sevdadan yana damıtılmış güllerini sunarsın bana...
Bir şairin can yoldaşı böyle olmamalı...Çekip gitmeli...Çekip gitmeli ki;acının ciğer patlatan sonuçlarında evrenselliği yakalasın şair...
Eylül akşamları elbette söğüt ağaçlarının cücükleriyle ölüme selam duran ağıtlar yakacak bize...Ve biz daha çok yaşayacağız ölüme inat...Ölüm çırak, şiir usta...Ölüme şiiri öğreteceğiz...
Sabahı ettik yine can yoldaşım.Gökyüzü kızıl tükürmeye başlar biraz sonra...
Benim de işim var...Öğrencilerim bekler beni.Sen uyuyarak işindesin...Ben uyumamış, bir canda bin cana sevdalı...
Güneşin türküsünü söyleyerek ekmeğini yediğim, namusumu koruduğum ülkeme sevdalarımı sunuyorum...
Aramızdaki tek ayrıcalık sen uykulu, ben uykusuz...Bu ayrıcalık kadı kızında da olur deme ...Olmaz...
Not: Uykusuzluk bir hastalık değildir...Düşünme zamanıdır...