"Haber : Meral ERDOĞAN"
ETKİNLİK DÜZENLENDİ:
BİLKAR’da Pazar günü gerçekleşen belgeselde Küba devriminin 58. Nazım Hikmet’in 115’nci yaş günü kutlandı.
Gebze’de kültürel ve sanatsal çalışmalarda bulunan Bilim ve Sanat Kooperatifi - BİLKAR dün gerçekleştireceği etkinlikle Küba devriminin 58’nci, Nazım Hikmet’in ise 115’nci yaş gününü kutladı.
2016 yılının Kasım ayında aramızdan ayrılan Fidel Castro’ya atfedilen etkinliğe Fidel Castro ile söyleşi yapan ilk Türkiyeli gazeteci, Birgün Gazetesi yazarı Nazım Alpman ve yerel gazeteci - şair - yazar Halil Yeni de konuşmacı olarak katıldı.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Halil Yeni şunlara değindi; “Küba denilince aklımıza ambargo gelir. Büyük bir ambargonun altında yaşamasına rağmen sağlık hakkının eşit ve ücretsiz verildiği, eğitim hakkının eşit ve ücretsiz verildiği dünya sıralamasında çocuk ölümlerinin en az, okuma oranlarının en yüksek olduğu, dünya ya savaş değil, terör değil, sağlık ihraç eden ve tüm yokluk imkânsızlıklar içinde kansere karşı ilaç geliştiren Küba’yı konuştuk. Ve tek adam diktasına, Batista diktatörlüğüne, adaletin yok edilmesine karşı eşitliğin özgürlüğün ve kardeşliğin anayasasını oluşturan dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı yerdir Küba” dedi.
Nazım Alpman Küba’ya ve Fidel Castro’ya dair çok önemli bilgileri Genco Erkal sahnesini dolduran çok sayıda kişiyle paylaştı.
FİDEL İLE GÖRÜŞMESİNİ ANLATTI
Nazım Alpman Küba seyahati ve Fidel Castro ile görüşmesini anlattığı konuşmasında şunları ifade etti, “ Biz Küba Dostları Delegasyonu Kemal Gökhan ve ben olmak üzere iki gazeteci, Petrol-İş Başkanı Münir Ceylan ve sendika yöneticileri, sanatçı Ahmet Kaya, eşi Gülten ve kızı Melis ile birlikte toplam 11 kişi olmuştuk. Bir de Halkın Emek Partisi (HEP) İstanbul İl Başkanı Osman Öztürk vardı.
Çok uzun bir yolculuk yapmak zorundaydık. İstanbul-Viyana-Newfoundland (Kanada)-Frank Pais Holquin (Küba)- Havana (Küba) parkurunu tamamladığımızda 30 saatlik yolculuk geride kalmıştı.
Küba’da karşılaştığımız ilk devlet memuru bize nereden geldiğimizi sordu. Türkiye yanıtını alınca diğer görevliye seslendi:
-Maria bak bu arkadaşlar Türkiye’den geliyorlar dedi.
Sonra beni yanına alarak valizlerimizi işaret etmemi istedi, hepsini alıp bir el arabasına koydurdu, gümrük kontrolü yaptırmadan dış kapıya kadar çıkartmamızı sağladı. Böylesi bir yakınlığı Türki Cumhuriyetler dışında ilk kez görüyorduk. Nedenini de sonradan öğrendik. Türkiye o güne kadar Birleşmiş Milletler’de Küba aleyhinde yapılan oylamalarda hiç Küba aleyhine oy kullanmamış. Bunu da Küba halkının büyük çoğunluğu biliyordu, biz ilk kez öğreniyorduk. Çok şaşırmıştık.
FİDEL CASTRO GÖRÜŞME
Şimdi geliyorum Fidel Castro’yu görmemize ve görüşmemize…
1 Mayıs 1993 günü Havana’da yapılacak 1 Mayıs Törenli için sabah saat 10.00 civarında Havana Devrim Meydanındaki platformda yerimizi aldık. Kortej sıralanmıştı. En önde de 1956-1969 arasındaki savaşta yer almış Kübalı gerillalar yer alıyordu. Ben Türkiyeli gazeteci alışkanlığıyla tribünden inip, kortejin arasına sızdım. Eski gerillaların fotoğraflarını çektim. Sonra tribüne dönmek için geri geldim ki, görevli “giremezsin” demez mi? Benim zaten bu alana girmem yasakmış. Bu alandan tribüne dönmem ise imkânsızmış. Daha önce böylesi pek çok imkânsın üstünden atlamış bir Babıali tayfası olarak elbette tribüne döndüm. Ki ne göreyim? Benim 5 dakika önce elimi kolumu sallayarak gezindiğim yerlerde Fidel Castro durmuyor mu?
Gerilla arkadaşlarıyla tokalaşıyor, sarılıyor, kucaklaşıyor. Ama katiyen öpüşmüyor. Küba’da iki erkeğin öpüşmesi pek olmuyor. Bu hiç tanışmadığın bir kadını dudaklarından öpmeye teşebbüs gibi algılanıyor.
Ben nasıl pişmanlıklar içinde kıvranıyorum kimse bilemez. Biraz daha kalsam o “yasak bölgede” Fidel Castro ile birlikte fotoğrafım olacak.
Kısmet, gazetecilikte çok önemlidir . Umudumu kesmedim yine de… Geçit töreni başladı. Fidel Castro yaşlı gerillaların arasında yürüdüler protokol tribününü selamladılar. Sonra Fidel onların arasından ayrılıp 5 metre arkamdaki kürsüye geldi. Onunla aramda sadece bu kadar mesafe kalmıştı. Birlikte aynı kareye girebiliyorduk. Kemal Gökhan kardeşim bizi birlikte görüntüledi ama o beni fark etmiyordu bile…
Fidel ile görüşme umudumu yitirmemiştim. Sadece küçük bir sorun vardı: Bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum!
1 Mayıs 1993 gecesi Dünya Küba Dostları Derneklerinin ertesi gün yapacağı toplantı öncesinde büyük bir kokteyl düzenlenmişti. Toplam 1865 kişi katılıyordu. Salonun bir köşesinde büyük bir cam duvar ile ayrılmış küçük bir salon daha vardı. Bu salonda da Fidel Castro duruyordu!
Onun bulunduğu salona kim/kimler girebilecek? Gelen haberlere göre içeri 25 kişi alınacaktı. Bunlardan sadece 4’ü gazeteci olacaktı.
Bizim güçlü bir torpilimiz var. Küba Petrol İşçileri Sendikası Başkanı Danilo Sanchez ile Petrol-İş Başkanı Münir Ceylan “kanka” vaziyetindeler. Münir daha önceden onlardan iki kişiyi Türkiye’ye davet etti. Türkiye delegasyonu Castro’nun yanına girecekler listesinden bir çıkıyor, bir giriyor. En sonunda Sanchez geliyor son kararı bildiriyor:
-Bir sendikacı, bir sanatçı, bir gazeteci!
FİDEL İLE TANIŞMA ANI
Ben bu sözü duyar duymaz küçük salonun kapısına yapışıyorum. Münir Ceylan ve Kemal Gökhan arkamdan geliyorlar. Yanımızda mihmandarımız Gonzalo Castillo Quintana da var. O da çok heyecanlı. 15 yıldır Küba Komünist Partisi çevirmenliğini yaptığını belirtip ilk kez Fidel ile bu kadar yakın olabildiğini söylüyor. Bir de bizim Fidel ile ikinci sırada görüşecek delegasyon olduğumuzu söylüyor. İlk sırada Rusya var.
Ben bir “uyanıklık” hamlesi yaparak en son görüşmenin daha iyi olacağını böylece epey uzun sohbet imkanına kavuşacağımızı söylüyorum. Castillo “hiç tavsiye ekmem” diyor:
-Geçen yıl Pan Amerikan Oyunları (Latin Amerika Olimpiyatları) vardı. Onun açılış kokteyline katılmadı. Kokteylin yarısında dönüp gidebilir. Bizim yerimiz iyi değiştirmeyelim.
Birazdan Fidel Castro yanımıza geliyor. Bizi tanıştırıyor Castillo, Türkiye’den gelen Küba Dostları Derneği üyeleri olduğumuzu söylüyor. Fidel elimizi sıkıp,
-İlk kez Türkiyeli bir delegasyonla karşılaşıyorum diyor.
Bu arada benim fotoğraf makinem Kemal Gökhan’ın elinde. Ama yakın korumalar onun önünü kapatmış, fotoğraf çekemiyor. Ben ise Fidel’in elini bırakmıyorum. Benim karnıma, beline konuma yumrukları iniyor çaktırmadan, Fidel’in elini bırakmam için. Ama dayanıyorum ve bırakmıyorum. Buraya kadar gelmişim Fidel fotoğrafı çektirmeden dönmektense kendimi okyanusa atarım daha iyi. Fidel durumu anlıyor, beni yanına çekiyor, eliyle Kemal’in önünün açılmasını istiyor. Ve Kemal Gökhan tarihi fotoğrafı çekiyor.
Türkiye’den ayrılmadan Fidel Castro’ya soracağım 7-8 soru hazırlayıp bunları Küba Büyükelçilik görevlisi Gül Yerinmez’e İspanyolca çevirtmiştim. Biliyordum ki, Fidel çok iyi İngilizce konuşmasına karşılık resmi görüşmelerde İspanyolca’nın dışında tek kelime etmiyordu.
Castillo sorularımı gözden geçirip, “bu güzel-bunu geç ben söylerim” diye bir eliminasyon yapmıştı. Dört sorumu Fidel’e yöneltti, o da hızlıca yanıtladı. Ne dediğini kokteyl sonrasında mihmandarımız bize anlattı. Not ettik.” Dedi.
Ardından Küba’da Castro ve Che’nin heykellerinin olmadığını, domuzlar çıkartmasıyla Küba devrimi gerçekleştiğinde Fidel Castro’nun haki gömleği varsa öldüğünde de yine o haki gömlek ile hiçbir malı mülkü olmadan ölmüştür.
Küba’nın sürekli Uluslararası devletlerin ambargosuna maruz kalmasından bahseden Alpman Küba tarihi boyunca emperyalist devletlerin ambargosuna maruz kalmıştır.
Devlet yöneticilerinin dahi yamalı ayakkabılarla gezdiği, insanların üstlerinde elbise anlamında çok iyi şeyler olmadığını eski ve yıpranmış kıyafetler giymekte ancak eğitim düzeyleri, bir muslukçudan bir itfaiye işçisine inanılmaz bir birikime sahip olduğunu söyledi.
Sağlık alanında da çok büyük ilerlemeler kaydedildiğini hatta 2003 yılında ikiz kuleler saldırısında Amerikalı itfaiyecilerin yanık tedavilerinin Küba’da gerçekleştiğini, kanser ve göz hastalıklarında Dünya’nın en ileri ülkesi olduğunu belirten Alpman Küba’ya gittiğinde mutlu bir halk ile karşılaştığını sokaklarda her yerde samba yaptıklarını gözlemlediğini belirtti.
Gazeteci Alpman Küba gezisinde edindiği bilgiler içinde Castro’nun 4 ila 8 saatlik uzun konuşmalar yaptığından Castro’yu dinleyen halkın ise bu esnada samba yaptıklarından bahsetti.
1 Mayıs’da ise Castro hiç konuşmaz sadece işçiler konuşurmuş. İşçiler yönetime mahalle komiteleri üzerinden katıldığını belirtti ve geliri tüm halklar eşit bir şekilde bölüşmesinden bahsetti.
Küba’nın yıkılmama nedenini eşit ve demokratik bir yönetim şekli var ve Küba halkı bundan oldukça mutlu.
Bulgaristan ve Romanya’yı da gezdim, orada komünist partisi üyelerine ayrıcalık tanınıyormuş, hatta parti bölgelerinde kalınan özel oteller varmış, gelir ve yaşam tarzı anlamında da farklılıklar oluşmuş.
Bu durumu gören halk bu rejimleri yıkmış.
Küba’nın yıkılmama nedeni her konu da eşit ve adaletli olması hırsızlık ve yolsuzluğun olmamasını belirtti.
BİLKAR Genco Erkal Sahnesinde gerçekleşen söyleşinin ardından sinevizyon gösterimiyle Nazım Hikmet Küba devrimini, Kübalı şairler ve edebiyatçılarda Nazım Hikmet’i anlattı.
Söyleşi bitiminde Gazeteci Nazım Alpman, 2013 yılında 4. yargı paketi kapsamında tahliye edilerek özgürlüğüne kavuşan Türkiye’nin en uzun süre cezaevinde kalan mahkumu olan Tahir Canan’ın sahibi olduğu Özgürlük Kitabevi’nde ziyaret etti.