Bir önceki yazımda babamla ilgili yazdığım bir bölüm vardır. O yazıyı yazdığım gece babamla ilgili ilginç rüya gördüm gecenin bir yarısında annem odama giriyor. Ağlayıp, sızlayarak beni uyandırıyor. Paniklemiş bir sesle kalk baban öldü diyor. Kalkıyorum diyorum ama nasıl oluyorsa kalkamıyorum çok önemli bir şeyimi yitirmiş gibi sağa sola koşturuyorum yorganı kafama çekiyor yeniden uyumaya çalışıyorum.
Annem az sonra tekrar odama geliyor bağırıp çağırıp isyan edip saçını başını yoruyor evimin direği yıkıldı ben ne yaparım şimdi diyor benim duyarsızlığıma kızıp beddualar ediyor zor şer kalkıp babamın odasına gidiyorum babam gerçekten ölmüş ağzından kan gelmiş. Annem bir mendille ağzını bağlamış yanında kuran var annem kuran okumuş. Rüyamın ilginçliği annemle babamın on yıl önce ölmüş olmaları bu kabustan karışıklık içinde uyanıyorum terlemişim her yerim su içinde. Hemen eşimi uyandırıyorum rüyamı olduğu gibi ona anlatıyorum önce üzülüyor bana moral veriyor sonra bilge bir rüya tabircisi gibi baban senden iyilik istiyor diyor.
Sonra bana bakıp ,bakıp gülmeye başlıyor tiyatro gibi. Sinirleniyorum bu bir rüya gülünecek ne var diyorum. Sinsi sinsi bakıp yeniden gülmeye başlıyor. Sonra bana bakıp ,bakıp rüyana gülmüyorum çift başlılığına gülüyorum diyor senin omzun üzerinde iki kafa var diyor. Senin omzun üstünde iki kafa var birinin evet dediğine diğeri hayır diyor. Kendi kendime Allah , Allah bu kadın bunları nerden öğrenmiş sorusu takılıyor kafama sonra Gine kendi kendime kadın haklı sen çok kişilik birisi değil misin ? bu yüzden psikolojik tedavi görmedin mi? Kırk yıldır evlisiniz eşin bilmeyipte kim bilecek seni diyorum.
Ben sık ,sık paranoya rüyalar görüyorum bu rüyada onlardan birisi Freud’a yaşıyor olsaydı ona gitseydim beni iyi bir tedavi ederdi o bu gibi işlerin uzmanıydı Freud’a göre insandaki en önemli duygu bilinç altımızdaki gizli, saklı bastırılmış duygularımızdır. Bilincimiz bilinç altımızın yanında bir damla su bile değildir. Freud’un felsefesine göre psikoloji bilimin birbiriyle kavgalı üç aşaması var bunlardan birisi egomuz diğeri üst egomuz bir diğeri de bilinç altımız. Yani bastırılmış fikirlerimiz, duygularımız ve tüm kişilik zaaflarımız ve bunların dışa yansımaları.
Bilinç altımız bu kadar hassastır. Ama bu kadar sıkıcı ,bunaltıcı ,yaralayıcı olmasına rağmen hiçbir şeyle kıyaslayamayacağımız. Kadar da çok önemli bir işlevi var. İleride olabilecek felaketleri biz bu bilinç altımız sayesinde sezer önlemler alırız gerçi felaketlerin geleceğini hissetmek felaketlerin kendilerinden çok daha yakıcı ve acı vericidir.
Kültür hastalıklara şehir hastalıkları da deniyor. Ekonomik, siyasi ve kültürel dejenerasyonlardan kaynaklı. Cahillik , huysuzluk , duyarsızlık ve yalan , dolan gibi şeyler insanların psikolojilerini bozuyor. Bunlar bulaşıcıdırlar ve her gün toplum olarak bu hastalıkları birbirimize bulaştırıyoruz. Rüya deyip geçmeyin rüyalarımızın ne kadar önemli olduğunu ünlü psikiyatrisi Freud rüyaların yorumu isimli uzun , uzun anlatmış. Başka insanları anlamak için onları iyi dinlemek ve anlamaya çalışmak gerek. Dün Çayır ovadan gelirken minibüsün arka koltuğundaki yaşlı kadın koca anlatıyordu. Adam kadına şaştım şu salak Ali’ye o kadını kaçırmak için ağzındaki dört altın dişini satmış. Yaşlı kadın gördüm ,gördüm kaça dam dişlek tavuklara dönmüştü. İnsan işte ben kötü insanları Dostoyevski’nin karamaz ov kardeşler , Gogol’un ölü canlar isimli kitaplarından öğrendim bu kitapları okuyana kadar bütün insanların iyi olduğunu biliyordum. Edebiyat insanı özgürleştirdiği gibi insanları birbiriyle barıştırır. Şöyle sürdürmek gerekir edebiyat insanları buluşturur ,birleştirir ,sevindirir ,ısıtır ,sakinleştirir ve yaşatır ,zenginleştirir.