Bu yıl Süper Lig’de normalde olandan çok daha farklı bir şampiyonluk yarışı izliyoruz. Genelde 4 büyükler olarak tabir ettiğimiz takımlardan en az 3 tanesi yarışır, ligin sonlarına doğru 1 tanesi daha elenir - ki bu son yıllarda hep Fenerbahçe oluyor – ve son maçlara 2 takımın şampiyonluk iddiası ile girilir. En son da o süreçten galibiyetlerle çıkan takım şampiyon olur. Bu sezon ise diğer 3 ezeli rakibinin hatalarını çok iyi değerlendiren ve puan farkını, kapatmaya dair umutları bitirecek derecede açan bir takım var; Trabzonspor. Gerek kadro kalitesi, gerek hocanın taktiksel yeterliliği ve gerekse kaliteli yönetim anlayışı ile bu başarının diğer takımların başarısızlığı ile anılmasından çok Trabzonspor’un başarısı olduğunu bize net şekilde gösterdiler. Bu başarı yolunun geçtiği “Futbol adına” orta vadeli planlama ve yapılanmayı biraz konuşalım istiyorum. Başkan Ahmet Ağaoğlu döneminde girilen ilk şampiyonluk yarışı 2019-20 malum “Pandemi Sezonu” oldu. O dönem Ünal Karaman yönetiminde girilen sezona, bazı anlaşmazlıklar nedeniyle yardımcısı Hüseyin Cimşir ile devam edilmiş ve bana göre Süper Lig seviyesinde tek problemli mevkisi stoper olmasına rağmen ligde son düzlükte şampiyonluk İstanbul Başakşehir’e hediye edilmişti. “Yerine daha iyi bir teknik direktör getirilmeliydi” tartışmaları özellikle yerel medyada çok sert konuşulurken, bir sonraki sezon yani 2020-21 sezonuna da Hüseyin Hoca’nın yardımcısı Eddie Newton ile başlanması ve kadrodan Sörloth, Sosa gibi önemli oyuncuların ayrılmasıyla lige çok kötü bir giriş yapıldı. 8 maçta alınan 1 galibiyet Newton Hoca’yı koltuğundan etti. Bu günlerde gelen başarının ilk adımı işte tam da bu dönemde atıldı. Abdullah Avcı’nın göreve gelmesi ile yeni bir yapılanma ve oyun sistemi üzerinde çalışmalara başlandı. Abdullah Hoca; mantalite anlamında paslı oyuna ve takım oyununa oldukça önem veren, saha yerleşimlerine çok dikkat eden bir hocadır. Bunu söylemlerinden ve oynattığı oyun tarzından anlayabiliyoruz. Bu oyunun en sağlam oynanabilir halini; öncelikle savunmadaki problemleri çözmek ve bu dönemde hücumu geçiş oyunları ile sağlamak, ardından da hücum setlerine kafa yorup hem hücumda hem de savunmada dengeli bir takım olmak şeklinde yapıldığını daha önce Abdullah Hoca’nın Başakşehir döneminde ve Avrupa’da benzer oyun tarzları oynatan hocaların kurduğu sistemlerde görüyoruz. Abdullah Hoca da geldiği gibi öncelikle savunma problemlerine el attı. Bunun sonucunda da Trabzonspor’un maçları sezon sonuna kadar genelde iddiacı tayfanın tabiriyle “alt” bitti. Yani maçları 1-0, 1-1, 2-0 gibi düşük skorlu oldu. Bu sezonun başına gelindiğinde ise takım sistemi kurulmuş ve artık sıra; takıma yetenek, bitiricilik gibi ekstra özellikler katacak oyuncularla kadronun güçlendirilmesine geldi. Benim kendisine Napoli dönemlerinden hayranlık duyduğum Hamsik’le beraber Gervinho, Cornelius ve Bruno Peres gibi tecrübeli isimler kadroya katılırken; ligimizde gösterdikleri “Garanti” performansla göz dolduran Bakasetas, Siopis, şimdilerde Visca ve sakatlığı sonrası performansı düşse de Türk statüsünde iş görebilecek Dorukhan da eklenerek Süper Lig seviyesinde üst düzey bir kadro kuruldu. Bu kadro da sezon başından bu yana ligi sürklase etti ve rakipleriyle puan farkının oldukça açtı. Üzerinde düşünülen ve belli bir rota üzerinde, başarıya ulaşmak için çalışılan planların günün sonunda kazanıyor olmaları beni oldukça mutlu ediyor. Bu doğru yapılanmaların sürdürülebilir başarı için oldukça önemli olduğunu ve bu nedenle önümüzdeki sezonun da en önemli şampiyonluk adayının Trabzonspor olacağını düşünüyorum. Başta sevgili dostum Berkay Aygün olmak üzere tüm Trabzonspor taraftarlarının “Bileğinin Hakkıyla” kazandıkları bu şampiyonluklarını şimdiden kutluyorum.