Kırklı yaşlarda ve üstünde olup da Kemalettin Tuğcu’yu tanımayan yoktur herhalde. Türk Edebiyatında çocuk romanının atası olarak tanırım onu. Türk Edebiyatının en çok okunan ve tanınan yazarıydı bir zamanlar. Bir zamanlar diyorum, çünkü özellikle doksanlı yıllar ve sonrasında Kemalettin Tuğcu eserleri çeşitli gerekçelerle dışlandı ve hafife alındı. Oysa birçok çocuğa okuma sevgisini kazandırmıştı Kemalettin Tuğcu. Televizyonun, bilgisayarların, telefonların olmadığı dönemlerde kurmaca da olsa, şehirleri, sokakları, farklı yaşamları, fakirleri, zenginleri, iyileri ve kötüleri bu romanlardan öğrenir ve yazarla birlikte taraf tutardık. İyiden, güzelden yana olurduk ve bu insanlar romanın sonunda hep kazanırdı.
Doksan üç yılında bir arkadaşla Kemalettin Tuğcu romanları üzerine ayaküstü tartışmıştık. O şöyle demişti “bu kitaplar çocukları kandırıyor. Gerçek dünyada iyiler, dürüstler kazanmıyor, kötüler ve düzenbazlar kazanıyor” demişti. Arkadaşıma da söyleyecek bir şey bulamamıştım ama şu da bir gerçekti ki şefkati, paylaşmayı, samimiyeti öğretmişti bizlere. En önemlisi de okuma sevgisini aşılamıştı. O kitaplar sayesinde iyi insanlar olmaya özenmiştik. Empati yeteneklerimiz o kitaplarla gelişmişti. Yalan söylemeye önce kendimizden utanır olmuştuk. Sadece kendimiz için değil ailemiz, toplumumuz ve insan olan herkes için çabalamayı öğrenmiştik. Nesi kötüydü bunların? Hala cevap bulamıyorum.
Yeşilçam filmlerinin Kemalettin Tuğcu romanlarından ne farkı vardı? Onlar büyüklerin masallarıydı, Kemalettin Tuğcu romanları ise çocukların.
Kemalettin Tuğcu,“Bizim Mahallenin Çocuklar' adını taşıyan romanıyla ilgili bir anısını yeğeni, Nemika Tugcu'ya şöyle anlatır:
"Romanda, çocukların çok sevdiği ve yanından ayrılmadıkları yaşlı bir adam vardı. Çocukların anne ve babaları,
—Süfli bîr ihtiyar çocuklarımızı etrafına topluyor, onlara zararı dokunmasından korkuyoruz
diye karakola şikayet ediyorlar. Polisler ihtiyarı alıp karakola götürünce de bu kez çocuklar karakolu basıyor. Komisere,
—Neden bizim dedemizi aldınız?
diye hesap soruyorlar. Tefrika burada kesiliyor. Bir sabah Eminönü Karakolu’ndan beni çağırdılar.
—Çocukları karakola hücum ettiriyorsun, böyle şey olur mu?
dediler. Ben de,
—Bugün çıkan tefrikayı da okuyun, ondan sonra gerekeni yaparsınız.
dedim. Matbaaya döndüm. Az sonra komiser telefon etti,
—İyi bağlamışsınız ağabey.
dedi. O gün çıkan son tefrikada komiser ihtiyarın koluna giriyor ve karakoldan çıkarıp onu çocuklara veriyor."
Her ne kadar hayatın gerçeğinin dışındaymış gibi gözükse de, bana göre Kemalettin Tuğcu romanları bizlere mücadeleyi, kötülük ve haksızlıklara karşı direnmeyi de öğretmişti. Benim hala çocukluğumun kahramanı o’dur. Nur içinde yatsın!