İster şair ister yada ressam olsun içinde yaşadığı toplumu çok iyi tanıyıp tahlil etmesi gerekir çünkü yazacakları , çizecekleri haberini yapacakları o toplumdaki insanlardır bir gazeteci yada bir yazar toplumun içinde yaşamıyor dertlerini sorunlarını yakından bilmiyorsa gerçekçi manada üretmiş olsalar bile günkü gibi okunmaz satın alınmaz. Şimdi birisi Türkiye’nin diğeri Rusya’nın iki büyük yazarını anlatmaya çalışacağım biri Türkiye’nin en büyük hikayecisi Sait Faik diğeri dünyanın ve Rusya’nın en büyük edebiyatçısı Dostoyevski,Sait Faik Türkiye’de en çok okunan bir yazar çünkü onu okuyanlar eserlerinde kendilerini buluyorlar.
Lüzumsuz adam tiplemesiyle bir dönemin duyarsız duygusuz insan tipolojisini anlatmaktadır. Aynı şeyi Dostoyevski budala deli dahi tiplemesiyle 19 yy. Rusya’sında ki insan tipolojisini anlatır. Goğulu, Puşkini Tolstoy’u ortaya çıkaran bu tür insanların oluşturduğu toplumdur dönemin Rus toplumu dünyaya mal olmuş büyük sanat ve edebiyat dahileri yaratmıştır. Sait Faik’in yaşadığı yazıp çizdiği dönemde toplum içindeki sorunların çoğu toprak yüzünden yaşanmıştır, çünkü toplumun yüzde sekseni toprak üzerinde üretim yapmak da ekip biçmekte o günlerin toprak üzerinde bu günkü sanayinin yerinde toprağın adaletsiz bölünüşünden faydalanan güçlü ve imtihazlı olanlar zayıf ve güçsüz olanın toprağına el koymuş onu da yanında boğaz tokluğuna çalıştırılmış Bing Bang denilen o büyük patlamadan bu yana yanı (11) milyar yıl öncesinden bu yana toprağın kullanımında bir adalet sağlanamamış toprak üzerinde güçlünün ve imtihazlanın hükmü ve adaletsizliği bugün devam etmektedir.Sait Faik çok önemli bir öykücümüz Türkiye’de edebiyata ve sanata önem verilmediği halk okumadığı için Sait Faik yeterince anlaşılmamıştır.Dilim döndükçe yer yer üstadı anlatmaya çalışıyorum,stilinin dışında stilinden önce ve sonra Dostoyevski bütün hükümetler döneminde önemsenmiş,anlatılmış,okullarda ders olarak anlatılmış Rusların en sevdiği yazardır.O bir muammadır Fred’den sonra insan ruhunun en hassas noktalarına inen,araştıran bunu kitaplarında anlatan büyük bir yazardır.İçimi açsalar kesin Dostoyevski ve Sait Faik çıkar (1849) Sosyalizmi savunduğu için çar tarafından idama mahkum edilmiş,sonra idamı affedilmiş sekiz yıl cezaya çarptırılmıştır,ondan çok şey öğrendim.Felsefesini acı çekme üzerine kurmuştur. Üstad; “İnsanı insanlaştıran,olgunlaştıran acılardır,acılarımı seviyorum.Toplum olarak bizi birbirimize bağlayacak,sevdirecek kardeşliğimizi,dostluğumuzu kuracak,güçlendirecek olan acılarımızdır.”
Bu yüzden diyorum ki beni anlatan tek şey olamaz böyle anlatabilerek sıradan, duygusuz, duyarsız, renksiz biri değilim. Böyle olmamak için mücadele veriyorum beni anlama isteyenlerin beni Dostoyevski Sait Faik ve neyzen Teyfik gibi büyük sanat adamlarının çırağı olarak anlatsınlar isterim. Çünkü sadece kim olduğumu nereli olduğum ne yediğim önemli değil. İnsanlığa ne gibi katkı sağladığım önemlidir. İnsan gizemli karmakarışık bilinen sıradan şeylerle anlatılabilen bir yazarlık değil…
Hayat da öyle karmakarışık doğadaki olanlar insanın zekasını zorlamakta ben tek başına bir dağ başında yada bir mağarada yaşamıyorum bu karma karışıklık içindeki bu evrende yaşıyorum. Müzikle, resimle, edebiyatla ilgileniyorum okuyorum, yazıyorum, hayatıma girmiş bir çok insan var dünyaya mal olmuş Freud Janjok Rosu Marks Mustafa kemal Atatürk gibi insanlar tesirinde kalmış bu insanların dehalarına inanmış biriyim bundan dolayı beni anlatan tek şey olamaz diyorum hayata siyasi bakmayı ilkokul ve hayat konusunda bilgilerimi oluşturmamda beni yetiştiren ilkokul öğretmenim Cengiz Bademdir. Gerçek dostluğu yoksullar kurar zenginler dostluk nedir bilmezler… soylular aşk için değil çıkarları için evlenirler diyen deha müzik adamı Mozart’ı anarak bağlayalım yazıyı…