Çoban olacağım daha Annemin karnındayken belliymiş. Annemin karnında babamın çaldığı kaval sesi dinleyerek büyümüşüm yani benim ilham kaynağım kavaldan çıkan sesler, melodiler ve ritimlerdir. Babam sanatçı ruhlu bilgili bir köylüydü. Her dört yılda bir muhtarlığa adaylığına koydu. Köylüler onu seçmediler. Muhtarlık seçimi yaklaşınca. Köylülerin çoğu aday ol sana oy vereceğiz diyordular… bu yüzden birkaç kez hayal kırıklığına uğradı. Bu gün biraz ailemden söz etmek istiyorum. Babamın babasını ölüm öncesi son birkaç yılını gördüm. Az yiyor, az uyuyor
Devamlı düşünüyordu, inzivaya çekilmişti babamın öz annesi ben doğmadan ölmüş. Anlatılanlar, amazon bir kadın olduğunu doğruluyor. Babaanne olarak gördüğüm o altın yürekli kadın dedemiz ikinci eşiydi. O dünyaya yönetmek için gelmişti kimseyi kimseden ayırmadan eşitli ve adalet ilkelerinden hiç sapmadan geniş olan ailemizi yönetti. On beş yaşına kadar beni o büyüttü altmış yıl öncesi Türkiye koşullarında görmüş, geçirmiş ve yaşamış insanlar. Benim ailemdir diye demiyorum o insanlar bu gün İstanbul gibi dünya kentinde yaşıyor olsaydılar ekonomik ve sosyal
Alt yapıları da olmuş olsaydı. Babamla en küçük amcam müzisyen olabilirdiler. Müzik konusunda dünyaya isimlerinin duyurabilirdiler. Gerçekten babam iyi bir müzik eğitimi almış olsaydı onur kaynağımız Fazıl Say gibi biri olabilirdi. Böylesine bir yaratıcı ruh vardı rahmetlide. Mesela subay olan amcam subaylığı değil yazar olmayı deneseydi. Türkiye çapında iyi bir yazar olabilirdi iyi bir anlatıcıydı. Duyduğu, dinlediği ve okuduğu hiç fire vermeden üstüne de kendinden ekleyerek anlatırdı. Bana okuma yazma hastalığı ondan geçmiştir. Hazır kendimden söz açılmışken şartlar uygun olsaydı iyi bir tiyatrocu olabilirdim öğrencilik yıllarımda bir iki oyunda rol vermişti öğretmenlerim oyunumu çok beğenmişlerdi.
Kız kardeşime gelince üç tane dünya tatlısı kardeşim var; en küçükleri Ayşe Hanım politik olarak kendisini yetiştirmiş biridir kızların büyüğü. benim küçüğüm olan bir kardeşim öldü. On yaşındaydı öldüğü zaman, neden doğduğunu bile anlamadı canımın içi son defa bana baktığı o deniz mavisi gözlerini hiç unutamadım bende kalan tek hatırası o bakışlarıdır. Çocuklarıma gelince Hülya – serpil iki kızım var, birde Suat isminde oğlum var. Marlon Brando’nun ikizi. Annemi ve kızlarımı başka bir yazıda anlatacağım Annemi okurlarımın çoğu tanıyorlardır.
Şimdi bu anlattıklarımın kime ne faydası olacak? Memleketin hangi sorununu çözecek diyenler olabilir. İnsanların benim ailemi tanımaları onlara nasıl bir fayda sağlayacak? İnsanlar hayat öykülerini insanlar hayat öykülerini birbirlerine anlatsınlar istiyorum, böyle tanışsınlar ve bu giderek çoğalsın ve toplumun geneline yansısın birde sıradan gördüğüm insanların sıradan olmadıklarını her insanın kendince bir farklı yanının yeteneğinin olduğunun bir savunusu olsun istedim bu fikrim doğru olmayabilir. Hayatım boyunca içinde yaşadığım bu toplum nasıl gelişip bilinçlenecek örgütlenecek düşündüm elimden geldiğince bunun için uğraştım hiçbir zaman, malın, paranın peşine takılmadım. Hep insan olmanın dürüst olmanın başka insanlarla paylaşmanın – yollarını aradım. Hiçbir zaman iki yüzlüleri sömürücüleri sevmedim bütün bunları ailemden öğrendim. Mesela büyük babam, ‘’ her insanın en temel sorununu özgürlüktür insanın rahat, anlamlı yaşayabilmesi için özgür olması gerekir’’ der. İnsan ayağını topraktan keser kesmez ölür..!