Edebiyat çok geniş bir kavram içine destanlar, tiyatrolar, sinemalar, seyahatnameler, şiir, resim, roman, müzik gibi onlarca sanatsal faaliyetler girer içine edebiyatla ilgili ne zaman bir eleştiri yazısı okusam aklıma hemen 19.y.y Rus edebiyatı gelir Rus edebiyatının dünya edebiyatının içinde ayrıcalıklı bir yeri vardır aradan iki yüz yıl geçmesine rağmen günümüzde en çok okunan yazarlar dönemin büyük dehaları Tolstoy, Dostoyevski, Pus kin ve Gogol gibi yazarlardır Avrupa’da uzun yıllar kalmış birinden dinlemiştim bu yazarların romanlarından yapılan filmler, tiyatro oyunları dramlar Türkiye’de izlenen diziler gibi izlenirmiş Avrupa TV’lerinde
Bu gün Türkiye’de de okunan yazarların başında Rus yazarları gelir Tolstoy ve Dostoyevski’nin romanları dünyada fırtınalar estiriyorlar bu dehalar hem duruşlarıyla hem romanlarıyla dünya insanlığını etkilemişler bütün bu sözler Türk edebiyat yazısını eleştirmek için söylüyorum bilenler iyi bilirler ki 1917 Rus devriminin yollarını 19 yy Rus edebiyatçıları açmışlardır Lenin bir çok konuşmasında bu durumu itiraf etmiştir. Bir ülkeyi anlamak istiyorsanız o ülkenin edebiyatına bakacaksınız dünya ispanyası, servetesin don kişot isimli romanıyla İngiltere’yi şekspir hamletiyle bilindiği gibi Rusya’yı da Dostoyevski’nin suç ve ceza isimli romanıyla anlatıyor.
Fransız halkının bilinçli örgütü bir halk olmasında Viktor Hugo’nun emeği büyüktür Fransız demek Victor Hugo ve Balzak demektir Fransa’da İngiltere’de, Rusya’da edebiyatı büyük olan ülkelerde bir edebiyatçı öldüğü zaman büyük oranda halk ölümün merasimine katılır Türkiye’de böyle bir güzellik ve bilinç oluşmamıştır bizde büyük kitle zenginlerin cenaze merasimine katılırlar sokağa çıkıp ölmüş olan birkaç edebiyatçının ismini sorsanız kimse tanımaz şimdi Yaşar Kemal’in cenaze merasimi gözümün önünden film şeridi gibi geçiyor.
Edebiyatı güçlü olmayan Türkiye gibi ülkelerin ekonomileri ve siyasi yapıları da cılız kırılgan oluyor edebiyatımız sanatımız ve eğitimimiz güçlü olmuş olsaydı bugün yaşanan ekonomik kriz olmazdı ülkemizde Türk halkı iyi müzik dinlemiyor tiyatro izlemiyor sinemaya gitmiyor çünkü okumuyor düşünmüyor ülkemizde iyiyi kötüden çirkini güzelden ayıra bilen öyle az insan var ki bence Türkiye’nin en önemli sorunu eğitimsizlik sorunudur.
Türkiye’de olması gereken bir çok önemli erdemli şey yok fırsat eşitliği hiç ki hiç yoktur kara bir mizah olacak ama gerçekliğimiz bu varlıklı kimseler ve siyasetçiler deseler anlarım ama halktan insanlar ülkemizde yoksulluk yok demeleri içimi parçalıyor dün bir market kasasının önünde meyvelerin en tazelerinden üçer dörder kilo sebzelerden ayrıca adam sucuk tereyağı muz ve ette almıştı bir tomar para ödedi ne iş yaptığını bilmiyorum besili bir adamda dışarda cipine binerken gördüm cipi iki yüz üç yüz milyon ederdi fakir olup kendilerini zengin görenler ülkede yoksulluk yoktur diyen yoksullar birde gelip o markette benim filemi göreydiniz aldıklarımı ben söyleyeyim çıkma iki kilo patates iki kilo çürük domates yarım kilo en ucuzundan zeytin vardı on beş lirada ben ödeme yaptım bu fırsat eşitsizliği değil mi sizce yoksa buna kader mi diyorsunuz.
Böyle şeyler bu ülkede neden ve nasıl yaşanıyor bir de ona bakalım geçen hafta İzmir’deydim ilk ve orta okulu birlikte okuduğum bir arkadaşımla sohbet ettim ayrılmadan önce son okuduğu kitabı sordum okuyan biriydi birazda kinayeli ben artık okumuyorum şiirde yazmıyorum siyasetle de ilgilenmiyorum bu ülkede okuyanın yazanın bir önemi yok senin yerinde olsam ne yazarım ne de okurum boş ver ülkeyi biz mi kurtaracağız deki bu sözler iki üniversite okumuş bir aydının sözleridir?