Bir itiraf da bulunarak başlamak istiyorum. Yazıma o da hiç iyi olmadığım halde tam otuz yıl halimi hatırımı soranlara iyiyim. Bazen de çok çok iyiyim diyerek, yalan söyledim. Yalanlarımın çoğu yoksullukla alakalıdır. Çoğumuz da böyle yapmıyor muyuz? Bu anlamda yalan söyleyenler şimdi hatırlayacaklardır. Benim hayatım çok ilginçtir. Mesela çok zamanlar sofradan doymadan kalkmışımdır. Sofrasına davet edenlere az önce yedim. Tokum diyerek yalan söylemişimdir. Evde bana az gezip tok sallanmamı öğretmiştiler. İnsan açım diyemiyor. Yetimim diyemiyor. Gayrı meşruyum diyemiyor, ama yeryüzünde açlık gayrı meşruluk, yetimlik var. Bir gün bir devrim yaptım. Bundan sonra açsam açım diyeceğim dedim. Bu konudaki yardımcılarım elbette ki psikologlardır. Bu yüzden deliliğimle övünürüm. Tımarhanelerde yatmaktan onurlanırım. Tımarhanelerden korkmayalım. Çünkü oralar bize gerçek kişiliğimizi kazandırırlar. Tedavi olmamızı sağlarlar. Ben insanları tımarhanelerde tanıdım. İnsanları tanımayanlar kendilerini tanıyamazlar. Yirmi yılda çevreme anlatamadıklarımı psikoloğuma yarım saatte anlatmıştım. Birde tabi Sevgi annem anlamıştı. Herkesin şifası annesidir. Analarımızın sesi, kokusu, nefesi, kaşı gözü sözleridir. Benim için tımarhane bir halk meydanıdır. Deilsi, libarılı devrimcisi milliyetçisi, ressamı, müzisyeni içinde olan bir meydan güzel hayaller kurmayı insanları sevmeyi, ağlamayı, gülmeyi orada öğrendim. Ora başka bir yerdir. İsaları Napolyonları kralları orada tanıdım. Krallar gibi sağa sola emirler veren biri vardı. Ona bir gün madem kralsın aç bu tımarhanenin kapılarını çıkıp evlerimize gidelim. Çok kızdı tabi. Sonra geldi ben artık kral değilim dedi. Bir daha da böyle şeyler yapmadı. Keşke hepimiz delirebilsek. İnsan deliliğiyle gerçek kişiliğine özüne dönüyor delilik akıl tutumu falan değildir. Delilik aklın yaratıcı hale gelmesidir. Bir gün Bursa’ya giderken Bursa yolunun üstünde güzel bir göl vardır. O göle bakıyordu, bir arkadaşım telefonla halimi hatırımı sorduktan sonra şu an ne yapıyorsun diye sorunca, önümde bir göl var onu seyrediyorum dedim. Gölün neyini izliyorsun demişti. Şimdi falcı bir kadınla bir genç adamın ilginç öyküsünü anlatmaya çalışacağım. Başında boncuklu bir eşarp üstünde çok renkli bir buluz ve çok renkli bir fistan giymişti. Bir parkta az ötemde oturan adamın yanına geldi. Nazikçe iyi günler dedi. Nazikce bir gülücükle falınıza baktırmak ister misiniz adam nazlanarak istemem dedi. Falcı geleceğinizi bilmek istemiyor musunuz? Neden korkuyorsunuz? Bir Psikolog gibi adama ruhsal durumundan girdi insanı anlama konusunda gerçekten uzmanlaşmıştı. Adamı falına baktırmaya razı etti. Adam gerçekten cahil biriydi. Eğitimsizlik ölümden beter. Toplumumuzun en büyük belası eğitimsizliktir. Bu yüzden ülkemizde her yıl binlerce aile dağılıyor, okumuyoruz da.