Birkaç gün önce kütüphane de kitapları karıştırırken gözüm Victor Hugo’nun Sefiller isimli romanına ilişti. Dostoyevski’nin Suç ve Ceza isimli romanından sonra beğenerek okuduğum romandır sefiller bilgi hazinesi gibidir bu romanda geçen olaylar Türkiye’de yaşayan olaylara öyle çok benzer ki biraz da bu yüzden çok seviyorum bu romanı… Rasgele bir sayfasını okumaya başladım okumaz olaydır bu sayfa da okuduğum olay gece rüyam girdi.
İnsanın sevmediği diken gelir gözünün önünde bitermiş sayfadaki dramatik olay şöyledir bu romanın baş kahramanı Janvaljan evli olan ablasını ziyarete gider kadının eşi evi terk etmiştir yedi tane küçük çocuk vardır. Ablası üç gündür açız der o orada çocukların ağlama sesleri gelir Janvaljan çocukların bu feryatlarına dayanamaz gecenin karanlığına aldırmaz çocuklara ekmek bulmak için sokağa çıkar işin kötüsü kendisinde işsizdir ve cebinde parası yoktur ablası yoktur . Ablası çocuklarını ekmek gelecek diye avutmaya çalış.
Maktadır insan açsız ekmeksiz hata bir sürekliğine umutsuz yaşayabilir ama asla avuntusuz yaşayamaz ama iş olması gereken gibi olmaz Janvaljan bir fırından ekmek çalarken sahibi tarafından yakalanır mahkemeye çıkarılır faşist Fransız yasaları onu yirmi yıldır aslında o çocukların açlığının Janvaljan’ın işsiz olduğunun sebebi adaletsiz Fransa devletidir aslında……tir…o çocukları nasıl büyüdükleri bilmiyoruz kesin anarşist olmuşlardır.
Rüyama gelince gece bir sokak da etrafımı yüzlerce çocuk sarıyor bana açız diyor benden ekmek istiyorlar iki gün canlı cenazeler gibi dolaştım ve ülkemizde evlerine ekmek götüremeyen insanları düşündüm Allah insanı açlıkla imtihan etmesin bu kadarla da kalmadım köyde yaşarken yıllar önce öküzlerimizden biri ölmüştür . annem aylarca bu öküze ağlamıştı beş kişilik ailenin geliri bu öküzlere bağlıydı doğu da köylerde canlıların en önemlisi inektir bir ineğin ölmesi bir insanın ölümünden daha çok acı verir bunun nedenini köylüler çok iyi bilirler.
Bu olay bununla da bitmedi. Ertesi günü gittiğim bir hastanede oğlu ölmüş acılı ağrılı bir Anadolu kadını dramıyla karşılaştım hastaneye mahşer yerine çevirdi hem zılgıt çekiyor hem ağlıyor gözlerinde başlanan o değerli göz yaşlar göğsüne dökülüyor vücuduna sağa sola yatırıp ellerine dizlerine vurarak ah benim iyi gün görmemiş oğlum şimdi çocuklarına kim ekmek getirecek onları kim okutacak onları kim sevip okşayacak sevgi konusunda çektiği zılgıtlar kapanmaya yüz tutmuş yaralarımı tekrar açtı kanattı
Sefiller romanında sözünü ettiğim bu olay 17yy Fransa’sında geçer hak hukuk ve adalet yoktur ülkede gerçi bu ülkede bugün de yoktur bu hakları yaşamın temeli ve özü sevgisidir sevgiyi bir tür kültürel etkinlik sayabiliriz bu olayı anlatmamda ki neden yaşanan böyle olaylardan ders almak sevgisizliğe haksızlığa karşı çıkmaktır. Mutlu huzurlu kardeşçe yaşamak istiyorsak birbirimizi seveceğiz sorunlarımıza sahip çıkacağız bir birimize karşı sorumluluk duyacağız. Hayata zevk katmak mutluluk katmak ve heyecan katmak istiyorsak kardeşçe yaşamanın ortak yollarını bulacağız hayatın zorluklarına ancak kardeşlikle sevgiyle adetli olmakla direnebiliriz bir birimizi her şeyden önce insan görmeliyiz çünkü insan dünyada ki tüm ilişkilerin merkezidir ben bir insanım ve insanın olan hiçbir şeyin bana yabancı kalmasına izin vermem yaklaştığım birlikte yaşamaya mecbur olduğum hiç kimsenin dilini dinini mezhebini ve kişiliğini sorgulamam iyi bir yurttaş insan olarak haddime düşmez birlikte yaşadığım insanın deli geri zekâlı sadist çirkin güzel olmasının hiçbir önemi yoktur bana hakaret etmesin silah çekmesin ve beni aşağılamasın yeter benim için bu anlamda yanımda ki insanın sağcı solcu ilerici gerici olmasının da bir önemi yoktur zaman içinde ben ona kendimi sevdirmesini bilirim çünkü ben sevmesini hoş görmesini kardeşçe sarılmasını biliyorum insanları hatalarıyla sevmeyi öğrenmiş biriyim