Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;Dere tepe bedava;Yağmur çamur bedava;Otomobillerin dışı,Sinemaların kapısı,Camekanlar bedava;Peynir ekmek değil amaAcı su bedava;Kelle fiyatına hürriyet,Esirlik bedava;Bedava yaşıyoruz, bedava.
Ah Orhan Veli ne güzel betimlemişsin hayatı!
Bedava yaşıyoruz bedava.
Bir tek şey değişti yalnız bugün.
Su artık bedava değil...
Adım atmak bile parayla artık neredeyse.
Şehir dışındaydık.
Dönerken tarihi yerleri geze geze gelelim dedik, düştük yola.
Hani hep hayıflanırız ya, memleketimizi bilmiyoruz, gezmiyoruz diye.
Yabancı ülkelerden gelenler daha fazla tanıyor ve biliyor ülkemin güzelliklerini.
Meryem Ana evinden başladık.
Kapıda , adam başı beş lira ücretimizi verdikten sonra içeri girdik.
Devasa, ağaçlıklı bir alan...
Her yer tertemiz, pırıl pırıl.
Bir hayli yürüdükten sonra küçük bir taş evin önüne geldik.
Meryem Ana'nın son günlerini geçirdiği ve burada vefat ettiği rivayet ediliyor.
Küçücük bir oda...
Her yerde Meryem Ana'nın ve Hz. İsa'nın ikonları var.
Beş dakika sürdü içeriyi gezmek, çıktık.
Başka bir yer var sanıyoruz, bu dev alanın ortasında.
Görevliye sorduk, 'yok' dedi...
Bunca alanın ortasında, gezilecek başka bir yerin olmamasının verdiği
hayal kırıklığıyla ayrıldık.
Hemen aşağısındaki Efes Harabeleri'ne gidelim dedik.
Adam başı kırk lira...
Oradan Şirince'ye geçtik.
Şirince'ye giriş bedava ama, bir bardak su içsen iki katı.
Yiyecek ve içeceklerin fiyatı, normalin iki katı...
Yoruluyorsun ve mecburen oturup bir şeyler yemek ve içmek istiyorsun.
Moladan sonra yola revan olduk.
Saatlerce süren yolculuktan sonra, bir an önce eve gidip dinlenmek istiyor insan.
Osmangazi köprüsünden geçelim dedik, orada bir vatandaşa sorduk girişini.
Tarif ettikten sonra ekledi, ' oradan geçiş paralı ama doksan lira, bilginiz olsun'.
Gidiş-dönüş yüz seksen lira...
Az para değil aga, bal gibi ultra fahiş!
En fazla otuz liralık benzin yakarım, körfezi dolaşırım diyorsun.
Köprü bomboştu zaten, in-cin top oynuyordu.
Asgari ücret bin üç yüz lira bu memlekette, başka kim olacaktı.
Asgari ücretle geçinen vatandaş, değil üzerinden yanından geçemez.
Belli bir gelire sahip olanlar bile geçmez...
Ancak bayramlarda ücretsiz olduğu zaman, insan yüzü görür Osmangazi.
Bayramdan bayrama köprüden geçebilen vatandaşın bol bol özçekim yapması bundan!
Geri kalan zamanlarda yalnızlığıyla baş başa kalır.
Ha bir de kırk yılda bir çok acil işin çıkar, hayat memat meselesi vardır.
Gözün görmez geçersin, o kadar...
Bu köprünün neden bu kadar aşırı fahiş olduğunu anlayamadık.
Hani asfalt değil de, altından yapılsa yolu, yine bu kadar yüksek olamaz!
İstanbul'un incisi, adına şiirler yazılan Boğaz Köprüsü'nün başı kel mi?
Yıllardır milyonların yükünü taşır durur da, gık demez!
On üç lira geçiş ki ona bile yüksek deniliyordu.
Osmangazi'nin geçiş ücretini duyunca , eski vefalı dost diyerek değeri arttı.
Köprüler, yollar, demir yolları vatandaşın hayatını kolaylaştırmak için yapılan hizmetlerdir.
Vatandaş kullanamadıktan sonra, hangi amaca hizmet edecektir ki...
Şahane, ışıl ışıl bir köprümüz var demek için mi yapıldı.
Evet var ama geçemiyoruz gerçeğini yaşayarak.
Velhasıl kelam Orhan Veli, sen göçtükten sonra çok şeyler değişti.
Hani tespitlerinin çoğu bu gün kısmen geçerli amma hayat çok pahalı artık.
Acı su bile paralı mesela...
Bugün yaşasan şöyle yazardın eminim;
Bedava yaşıyoruz bedava,
Şimdilik hava bedava, bulut bedava
Dere-tepe arama boşuna
Yağmur,çamur bedava.
Otomobillerin alarmları çığırır, yaklaşma
Uzaktan seyretmek bedava.
Satıcı kovar, diyerek önünü kapatma
Camekanlar bedava.
Simit bile yüksek para
Aç kalırsın, cebinde yoksa iki lira.
Bedava yaşıyoruz azizim,
Bedavacı olduk bu gidişatla
Bu bedendeki can bedava...
Esen kalın efendim