Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), eğitim sisteminde 17 yılda 15. değişikliğini yaparak bir süredir gündeminde olan “esnek ve modüler eğitim sistemi”ne ilişkin ilk adımını attı.
2019-2023 Stratejik Planı'na göre, 5 yıl içinde eğitimin tüm kademelerini dönüştürmeye hazırlanan MEB, ilk değişikliği ortaöğretimde yaptı. Türkiye’de 1990’lı yıllarda uygulanan ancak okulların fiziki altyapısı ve ülkenin sosyoekonomik yapısı uygun olmadığı için başarısızlıkla sonuçlanan sistemin benzeri liseler için yeniden gündeme getirildi.
Her öğrenci üniversitedeki gibi alanı ile ilgili kendi istediği dersleri seçebilecek(miş). Liseler bünyesinde, “kariyer ofisleri” kurulacak(mış). Bakanlık, yeni sistemi, “yaparak, uygulayarak öğrenme modeli” diye de özetliyor.
Ayrıntılara gelince…
İlk etapta dokuzuncu sınıfları kapsayacak yeni sistem kademeli olarak diğer sınıflara da yayılacak olan yeni sistemde, liselerde ders sayısı azaltılarak “bilgi kuramı” zorunlu ders haline getiriliyor. Ders saatlerinin azaltılmasıyla ortaya çıkan boşluk, 12. sınıflarda, “sınava destek çalışmaları” ile doldurulacak(mış).
Bu yeni diye sunulan düzenlemelere eğitimciler nasıl balkıyor, asıl önemli olan da budur. Sahada, yaşanacak sorunlarla birebir muhatap olan eğitim emekçilerinin bu konudaki görüşleri elbette önemli.
Eğitimde mevcut yapısal sorunların devam ettiğini anımsatan eğitimciler, Türkiye’nin PISA araştırmalarında 72 ülke arasında 50. sırada yer aldığını anımsatıp, “değişik” ve “yenilikçi” dersler için gerekli altyapının hazır olmadığına dikkat çekiyor.
Kendi ifadelerinden okuyacak olursak;
Eğitim Sen Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri Özgür Bozdoğan: ‘’Yeni sistemle eğitimin daha da ticarileştirilmesinin önü açılacak. Altyapısı hazır olmayan bu sistem, öğretmenler arasında rekabeti artıracak ve iş barışını bozacaktır. Her öğrencinin kendi ders çizelgesini oluşturması ve ders saatlerinin azaltılması planı Türkiye koşullarında uygulanamaz. Çocuklar, zaman geçirebilecekleri kütüphanelerin, sanat atölyelerin olmadığı bir Türkiye’de boş zamanlarını okuldan başka yerlerde geçirecek. 1990’lı yıllarda da uygulanan kredili sistem başarılı olmadı. Her öğretmenin kendi dersliğinin olduğu kredili sistemde öğrenciler, öğretmenlerin dersliklerine gidecek. Bu durum, bölgeler arası ekonomik farklılıklar nedeniyle eşitsizlik ortaya çıkaracak. Modüler öğretim programları, dersler arasındaki ilişkiyi ortadan kaldıracak. Yeni sistemle okullar arasında ders farklılıkları oluşacak.
Eğitim İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım’ın sözlerine gelince…
AKP iktidarları döneminde eğitim alanında yapılan değişiklikleri “Kaç olduğunu saymayı bıraktık” sözleriyle eleştiren Yıldırım, şöyle diyor:
‘’Yeni model, üç beş bürokratın masa başında yaptığı değişiklik. Bu iktidarın en başarısız olduğu alan eğitimdir. Çocukların hak ettiği bir eğitim sistemi için akademisyenler, bilim insanları, eğitim sendikaları ile ortak bir çalışma yürütülmesi gerekir.’’
Alanında uzman isimlerin bu değerlendirmelerini alt alta okuyunca, ‘gerçekten de beceriksizler’’ demekten başka bir sonuç çıkarılamıyor.
Bir ülkeyi 17 yıldır yöneteceksiniz ama en önemli, mesele olan eğitim alanında net bir çizginiz oluşamayacak. Bunu ifade edecek kelime yok. Varsa da, tek kelime BECERİKSİZLİK olabilir.
Bugünden geriye dönüp AKP’li sürecin eğitim alanındaki karnesini tahlil edince, iktidar kadrolarına sadece ‘’Beceremediniz, beceremiyorsunuz, beceremeyeceksiniz’’ demenin yeterli olacağı kesin.
Yap-boz tahtasına çevrilen bir sistemde eğitim alan çocuklar ve gençler, bırakın üretkenliği düşünme, sorgulama ve analiz ederek hedef belirleme konusunda donanımsız kalacaktır. Bu da, toplumumuzun geleceği açısından kapkaranlık günler demektir.
Son söz;
Çekin elinizi artık eğitim sisteminden…