Her zaman olduğu gibi, ortalık duruldu.
Medya, sosyal paylaşım siteleri sustu.
Bir avaz bağırdık, vicdanımızın rahatsız eden sesinden kurtulmak için, sustuk.
Unuttuk Leyla'ları, Özge Can'ları unuttuğumuz gibi...
Ne elde edebildik?
Hangi yaptırımda bulunuldu?
Onlarca benzer haberleri okumaya, seyretmeye devam ediyoruz.
Görevimizi yapmanın rahatlığı içindeki rehavetle!
Biz insansılar...
Zembereği boşanmış derler hani.
Yokuş aşağı giden, freni tutmayan bir araç ta olmak hissi gibi mesela.
Yahut, balçığa dönmüş bir yolda saplanıp kalmak...
Veya koskoca bir ummanda, küçücük bir salda kalakalmak...
Azgın bir nehirde, akıntıya kürek çekmek...
Son zamanlarda şiddete dair haberler karşısında, hissettiğimiz tam anlamıyla bu...
Pis bir çaresizlik...
Onmaz bir yara haline gelen şiddet, gitgide artan bir hızla çoğalıyor.
Son evredeki bir kanser hücresinin, metastaz yapması misali...
Kadına ve çocuğa yönelik şiddetin, bu denli artması çok ciddi bir kaygı yaratıyor.
Erkekler çıldırmış olmalı, diye bir yazı yazmıştım önceki senelerde.
Erkek arkadaşlar, beni feminist ilan etmişti...
Siz hiç taciz,tecavüz ettikten sonra işkenceyle öldüren, kesen, boğan,silahla uzuvlarını yok eden kadın gördünüz mü?
Demiştim, cevap olarak.
Şiddeti çocuğuna uygulayan anneler var elbette,yok değil.
Ancak onlar da, ruh ve akıl sağlıklarını ya gördükleri şiddet karşısında yitirmişlerdir, ya da zaten akıl-ruh sağlıkları yoktur...
Bilinçli olarak yaptıkları bir eylem değildir yani.
Aslında buradaki temel sorun, bu suçun karşılığında verilen caydırıcı cezaların olmamasından kaynaklanıyor.
Ataerkil ve geleneksel toplumların handikabı, suç olan eylemlerin normal olarak algılanmasına sebep oluyor.
Erkek egemen yapılarda,erkek üst güç görüldüğü için, bu ona çocukluğundan itibaren işleniyor.
İnsan olarak değil,erkek (!) olarak yetiştiriliyor.
Tek nedeni, fiziksel güç oranlarının,kadından fazla olması...
Kötücül güçlü, güçsüzü ezip yok ediyor...
'Erkeği yetiştiren anne ama'diye bir savunma getiriliyor hemen.
Hayır!
Ataerkil toplumlarda anne, yetiştirici, öğretici modelinden çok uzaktadır.
Sadece bakıcılık yapabilmektedir.
Görevi; yedirip-içirmek,temizleyip-giydirmekten öteye geçmiyor çoğunlukla.
'Erkek gibi yetiştir oğlumu, ağlatma kız gibi.'
'Erkek adamın,oğlu olur. Güçlü ol,vur,sakın ezdirme kendini.'
'Kaç kızın canını yakacak benim aslan oğlum.'
Söylemleriyle, etken olan her zaman babadır.
Annenin söz hakkı olsa da, bu zihniyete sahip bir baba ve ondan da öte toplum modeli, geleceğin şiddete meyilli erkek modelini yaratır.
Geleceğin bireylerine, insan olması öğretme gerçekliği yok olur.
Erkek ve kadın diye iki cins oluşur.
İnsan--insanlık kaybolur.
Ataerkil toplumlarda şiddet, bu durumda tecavüz,taciz gibi şiddet eylemlerinin hızla artmasını kaçınılmazlaştırır.
Bunu ortadan kaldırmanın iki çözümü vardır.
Doğru devlet yaptırımlarıyla, aile bilinçlendirme yöntemleri uygulanması ve şiddet suçlarında ağır cezalar ile suçların önlenmesi.
Ağır cezaların olmaması, şiddeti,tacizi,tecavüzü legalleştiriyor.
Bunun sonucunda;
Erkek, kadını ve çocuğu kendisine ait mal olarak gören bir sapkın haline geldiği için ,korkunç bir suç makinesi olarak, tecavüz ediyor,öldürüyor, işkenceler ediyor!
Yasalar bu yönde düzenlenmedikçe, bu suçlar asla bitmeyecektir.
Balçık haline gelmiş norm yitikliğinde boğulduk, haberimiz yok.
Biz böyle atalet, aymazlık, adam sendecilik ile devam ettiğimiz sürece, bu devran böyle gider...
Böyle güzel bir yaz gününde sıktım canınızı belki, kusuruma bakmayın!
Boş verelim bunları da,
Nasılsınız bugün?
Afiyettesinizdir inşallah!
Aman afiyette, sağlıkta, huzurda kalalım...
Biz sevgili insanlar...