Bugün AKP iktidarı kendi dışındaki bütün toplum kesimlerini dışladığı, yok saydığı, bir ortam yarattı. Bu durumu, sürekli olarak, içeride ve dışarıda düşman yaratarak yapıyor. Yarattığı düşmanlar medya desteği, kamu görevlileri eliyle anında toplumsal bir histeriye dönüşüyor. Baskılar her geçen gün artıyor. Toplumdaki farklı toplumsal kesimler kendilerini korumak için, diğerini düşman görüyor. Bu durum toplumsal ilişkilerde, kaygı, kuşku, yabancılaşma ve düşmanlığı arttırıyor.
Böyle bir atmosferde, her kim, hükümete karşıt görüşlü ise fişlenir haldedir. Yani potansiyel suçludur. O zaman, susturulur, göz altına alınır ve tutuklanır. Var olan haksızlık, hukuksuzluk, keyfi uygulamalar yetmez gibi; bir de başbakanlık “Milli güvenliği tehdit eden örgüt ve yapılarla irtibatlı kamu çalışanları hakkında” bir genelge çıkardı. Bu genelgeyle küçük bir şüphe doğuran devlet memuru tutuklanacak duruma getirildi. Herkes, herkesten korkar hale geldi. Askerler, polisler, bilim insanları, gazeteciler, sendikacılar, sanatçılar herkes hükümetin hedefinde. Bütün toplumun üzerinde baskı kuruluyor.
Eğitim-Sen’in 29 Aralık 2015 günü bir günlük hizmet üretmemeden dolayı, bütün Türkiye’de MEB, eyleme katılan eğitim emekçileri hakkında incelemeler başlattı. Türkiye çapında bütün okullara müfettişler yollandı. Sanki suçluymuşuz gibi. Eğitim-Sen üyeleri idarecilerin odalarına tek tek çağrılıp müfettişler tarafından savunmaları istendi. Okulda öğretmenler arasında bir heyüla yayıldı; “Müfettişler okulda, eylemden dolayı savunmaları isteniyor. Abi başlarına bir şey gelebilir. Dikkat etmek gerekir.” Eğitim-Sen genel eğitim ortamında, sanki suç örgütü gibi gösterilmeye çalışıldı. Böylece örgütlenmemiz engellenmek istendi. Hatta kamu çalışanlarına fiilen mesaj verip, Eğitim-Sen’den istifa edin, denilmek isteniyor. Etrafta şöyle konuşmalar oldu. “Genel olarak siz iyisiniz ama içinizde çürük domatesler var” anlayışıyla Eğitim-Sen’i bölmek ve küçültmek istiyorlar.
Hâlbuki esas mesele bir kriz var iş ve emek yasaları değişiyor. Eğitim emekçilerinin bütün hakları ellerinden alınıyor. Mücadeleci bir sendika olan Eğitin-Sen’e böyle “kriminal” bir operasyon çekilirse, muhalefet engellenir, diye düşünüyorlar. Böylece, kamu çalışanlarının, toplumsal eylemlere katılmalarının önüne geçilmek isteniyor.
Anayasa, uluslar arası sözleşmeler, AHİM, İLO ve Danıştay kararlarıyla bir hak olduğu tartışmasız hale gelen, iş bırakma eylemini, etkisiz hale getirmek, sendikal faaliyetli engellemek amacıyla, eyleme katılan Eğitim-Sen’liler üzerinde fiilen baskı uygulanmıştır. Eğitim-Sen’lilere dönük bu incelemeler topluma yapılan baskı ve psikolojik savaşın başka bir yanıdır.
Ne yazık ki bizim bildiğimiz, baskı uygulayanların bilmediği durum, tarihteki bütün baskı uygulayan dönemler yerini özgürlüklere bırakmıştır. Hep geride acı, gözyaşı, öldürmeler, işten atmalar, jurnaller kalmıştır. Bilim insanları o ülkeyi terk etmiştir. Biz yurt sever eğitim emekçileri olarak bu baskılara karşı aşılıyız. Eşit, özgür, bağımsız bir Türkiye’yi savunmaktan vazgeçmeyeceğiz.