Aynı zamanda KOÜ Yer ve Uzay Bilimleri Araştırma ve Uygulama Merkezi (YUBAM) Müdür Vekilliği de yapan Prof. Dr. Barış, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin, dünyanın en aktif deprem kuşağı üzerinde bulunduğunu kaydetti.
Dünyadaki tektonik kuşaklarda zaman zaman hareketlenme ve sakin dönemler olduğunu ifade eden Barış, Silivri depreminden sonra toplumun algısının değiştiğini söyledi.
Barış, Elazığ depreminin ardından artçıların bir yıl sürmesi ve büyüklüğünün 5,8'e kadar olmasının beklendiğini dile getirerek, Manisa'daki 5,4'lük depremin de artçılarının 4,8-4,9 büyüklüğüne kadar olmasının normal olduğunu bildirdi.
Hissedilir artçıların sayısının, bölgede paralel fayların etkin olmasından kaynaklandığını aktaran Barış, şöyle konuştu:
"Marmaris depremi diye verilen Muğla'nın etkilendiği deprem, denizde Muğla'nın 254 kilometre uzağındaki bir depremdir. Bunun Türkiye'yle alakası yok. Böyle olunca insanlar anormal etkinlik başladığını düşünüyor. Mesela Türkiye'de çok yıkıcı depremler açısından hareketli dönem 1840-1970 yılları arasındadır. O dönem 32 çok yıkıcı deprem oldu. 1970'den günümüze kadar 3-4 tane 7'den büyük deprem oldu. Şu anda Türkiye olarak büyük yıkıcı depremler açısından aslında suskun dönemdeyiz. Dünyadaki deprem davranışını bilmeyince böyle yorumlar oluyor."
"YARALANMALAR KAÇMAKTAN, KOŞMAKTAN, PANİKTEN KAYNAKLANIYOR"
Barış, eğitim anlamında gelecek 10 yılın depreme karşı seferberlik yılı ilan edilmesi tavsiyesinde bulunarak, küçük önlemler ve basit eğitimlerle insanların eğitilebileceğini bildirdi.
Bunun için yasal dayanağın da bulunduğuna değinen Barış, bütün sanayi kuruluşlarının da çalışanlarını afetlere karşı eğitimden geçirmesi gerektiğini kaydetti.
"Alacağınız basit bir önlem insanların hayatını kurtarıyor." diyen Barış, şunları kaydetti:
"İnsanların evleri ve iş yerlerinde bir afet acil durum planı olması lazım. Bu plana göre tehlike ve riskleri belirleyip buna göre önlem alınması gerekiyor. Yaşanan depremler de gösterdi ki 20 yıldır deprem sırasında kaçmayın, evden çıkmayın dememize rağmen panikle herkes dışarı çıkıyor. Yaralanmaların hemen hemen tamamına yakını kaçmaktan, koşmaktan, panikten, eşya ya da bina parçalarından kaynaklanıyor. Onun için deprem sırasında bir mobilyanın yanına çökerek, kapanarak ve tutunarak korumamız lazım. Küçük deprem çantası hazırlamak lazım. Çok acil olan ihtiyaçlar çantada olmalı."
Aile bireylerinin, aralarında, güvenli bir yerde buluşma noktası belirlemeleri gerektiğini dile getiren Barış, bu alanın açık değil, güvenli bir kapalı alan olması gerektiğini bildirdi.
"DEPREME HAZIRLIK KİŞİDEN VE EVDEN BAŞLAR"
Barış, insanların yaz ayında açık alan, kış ayında da kapalı alanı toplanma yeri olarak belirleyebileceğini anlatarak, şöyle devam etti:
"Depremden sonra binayı terk ederken başınızı mutlaka bir cisimle koruyarak inmeniz lazım çünkü siz inerken artçı deprem olabilir yine o eşyalar veya bina parçaları sizi yaralayabilir. İndiniz, bu sefer yaralı var mı? Arama kurtarma grupları gelene kadar, bina çok katlı değilse, yaralı görünür yerdeyse, evin durumuna göre birden fazla kriko ve takoz kullanılarak o enkaz altındaki insanları bile kurtarmak mümkün olabilir.
Bunların eğitimlerini almamız lazım, bunları öğretmemiz lazım. Herkesin alması gereken böyle basit, ucuz eğitimler. İnsanların, evlerinde ve iş yerlerinde ince uzun mobilyalar ve diğer eşyaları sabitlemesi gerekir. Şirketler kolay devrilecek mobilyaları sabitlemeli. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nde yaralanmaların yüzde 55'i binalardan değil, eşyalardandı. Depremde güvenli olabilmenin tek şartı, depreme dayanıklı bina değildir. Depreme dayanıklı bina, binanın çökmesini önler ama içerisindeki eşyalar da insanları yaralar ve öldürür. Buna bütün olarak bakmak lazım."
“Basit önlemler hayat kurtarır”
Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şerif Barış, alınacak basit önlemlerin depremde insanların hayatını kurtardığını söyledi.