İnsanlık tarihi, ömrü zorluklarla geçmiş sanatçıların isimleriyle de anılır. Hayatı sanatla, sanatı inatla devam ettiren ve karşısına çıkan her zorluğa karşı baş eğmeden yaşamayı sürdüren insanların adları daha bir unutulmaz, daha bir ölümsüzdür.
Bu tarih nesilden nesile, yürekten yüreğe ve bilinçten bilince aktarılan bir gelenek gibi durur karşımızda. Durmakla da kalmaz. Öğretir. Yol gösterir. Hayatı zorluklarla, yokluklarla geçen sanatçıların büyük kazançları, en kıymetli mirasları da budur. Çıktıkları yolda, kendi çağına önder, kendinden sonra geleneyse ışık olmak ve göçüp gittiklerinde bu diyardan özlemle anılmak, unutulmamak ve hatırlanmaktır.
Meksikalı Ressam Frida Kahlo da onlardan biridir. Etkileyici resimlerinin yanı sıra zorluklarla geçen hayat hikâyesiyle de anılır. O kısa süren yaşamı boyunca çektiği bedensel ve ruhsal acılara rağmen yaşamaktan, mücadele etmekten ve resim yapmaktan vazgeçmemiş güçlü bir kadındır. Henüz 6 yaşındayken çocuk felci geçirmiş bir bacağı incelmiş ve diğerine göre kısa kalmıştır. Üniversite okuduğu yıllarda birçok kişinin ölümüyle sonuçlandığı bir kazaya karışarak ağır şekilde yaralanmıştır. 32 kere ameliyat olan ve hayatının uzun bir dönemi korseler içinde yatarak geçen Meksikalı bu devrimci, yatağında resimler yaparak hayata yeniden tutunmuş, yaşarken tanınmış, yaşadığı döneme önder, kendinden sonra geleneyse ışık olmuştur. Bunu neden anlattığımı açıklayayım.
Yakın tarihte ülkemizde çok büyük katliamlar gerçekleştirildi. İşbirlikçileri gözlerini kapattı ve İŞİD’li caniler, ”cennete gidebilmek” adına yeryüzünü cehenneme çevirdi. 10 Ekim 2015’te Ankara’daki barış mitinginde 102 kişiyi yaşamdan koparan bombalar 500’ü aşkın insanı da yaraladı. ‘Barış istiyoruz, kardeşçe yaşamak istiyoruz’’ demek için Adana’dan Ankara’ya giden Çukurova Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü öğrencisi Günay Karakuş da aralarındaydı. Ve o gün gerçekleşen saldırıda bacağından yaralandı. Hastaneye kaldırılan Karakuş’un bacağı kurtarılamadı; protez takıldı.
Günay Karakuş hastanede kaldığı 6 ay boyunca kâğıdı ve kaleme sarıldı. Kendisini boyaların rengine, fırçaların izine ve aklının, yüreğinin sesine bırakarak resim yaptı. Ve soranlara yoğun bakımdan çıkar çıkmaz resim yapmaya başladığını, resim sayesinde yeniden yaşama tutunduğunu anlattı. Yeşil elbiseli bacağında çiçekler açmış bir kadını resmetmesinin ardından insanların ruhuna dokundu, ilgisini çekmeyi başardı ve yapılan binlerce paylaşım sonunda tanınmaya başlandı. Tedavi olduğu o zor dönemde resmin ona iyi geldiğini gören insanlar odasını kâğıt, kalem ve boyalar yolladı. Günay Karakuş da bıkmadan durmaksızın resimler yaptı.
‘’Üniversiteden beraber geldiğim iki arkadaşımı da orada kaybettim. Bacağımı kaybettiğim için üzülemedim aslında, buna fırsatım bile olmadı. Arkadaşlarımı kaybettiğimi duyduğumda daha çok üzüldüm. Üniversitede, kampüste beraber oturduğum insanlar artık olmayacaktı. Bu yüzden bacağıma üzülme fırsatım olmadı benim.” diyen o geleneğin devamcısı, Türkiye’nin Frida’sı Günay Karakuş’un hastanede yaptığı resimler Galeri Çankaya’da sergi olarak açıldı. Yaptığı bu çalışma herkesin yüreğine umut aşıladı ve binlerce kişi tarafından sergisi ziyaret edildi.
“10 Ekim’den sonra üretmeseydim belki de dayanamazdım diyorum. Sözcüklerle aram çok iyi değil ama çizerek anlatabiliyorum kendimi.’ diyen bu güzel insanın bundan sonraki sergilerinede gidelim, destek olalım ki hayatın, insanlığın ve barış’ın düşmanları umudu öldüremediklerini görsünler.