Cumhurbaşkanı, muhtarlarla toplantılarını sürdürüyor ve oradaki konuşmalarında kullandığı ifadeler doğruyu yansıtmıyor.
Doğruyu yansıtmayan bu değerlendirmeler, başka bir bakış açısından algı yaratmaya yönelik çaba gibi duruyor.
Cumhurbaşkanı, muhaliflere yönelik olarak "Bunlar demokrasi derler, ama faşistin önde gidenleridir" diye seslenmiş.
Yani, özcesi, ‘’benim gibi düşünmeyenler faşisttir’’ demeye getirmiş.
Doğruyu yansıtmayan bir başka ifadesi de, ’’Bunlar Gezi'de bizim bayrağımızı yaktılar’’ oldu. Çünkü, Gezi döneminde hafızalara kazınan bir fotoğrafta, Türk bayrağı ile HDP bayrağı taşıyan iki gencin elele koşuşu yer alıyordu.
Tabi, bir de katliamı anonimleştirme çabaları var…
IŞİD ismine (içinde İslam sözcüğü geçtiği için) karşı olan ve yerine DEAŞ kısaltmasıyla bir örgüt adı kullanan Cumhurbaşkanı, Ankara katliamını anonim terör yapılanmasına havale etmekte kararlı.
‘’PKK, DHKP-C, PYD, DAEŞ bunların hepsi aynı. Ankara Garı'ndaki olayı da bunlar beraber yaptı. Bu böyle biline’’ bizzat kendisinin ifadesi.
PYD ile DAEŞ Kuzey Irak’ta karşı karşıya gelecekler, ama Ankara Garı katliamında ortak iş yapacaklar.
Bu, akla ters bir mantık…
Bilinen bir şey var ki, bir şeyleri gizlemenin en iyi yolu her şeyi birbirine karıştırmaktır.
Tıpkı, Cumhurbaşkanı’nın değerlendirmesinde olduğu gibi.
Cumhurbaşkanı’nın Suriyeli göçmenler meselesindeki değerlendirmeleri de empoze etmeye çalıştığı farklı bakış açısının ipuçlarını veriyor.
Diyor ki;
"Biz ensar kültürüyle yetiştik. Onun için Suriyeli kardeşlerimize kapımızı açtık. Hangi ırktansın mezheptensin demedik. Aydın görünen karanlıklar var. Niye Suriye işine girmişiz ? Ne olacaktı ? Aynen batı gibi ölmelerini mi bekleyecektik. Yarın aynısı bizim de başımıza gelebilir.’’
Göçmenlere kapıyı açık tutmak insani bir yaklaşımdır ve uluslar arası hukuk gereği görevdir de. Ama, tümüne.
Ve seçimler…
Cumhurbaşkanı’nın geri duramadığı, görevdeki yasal sınırlarını zorlamaktan çekinmediği konulardan biri seçimler ve AKP’nin durumu.
Çıkıp, isim vermeden yaptığı konuşmalarda ‘’istikrara oy verin’’ gibi ifadelerle adres gösteriyor. AKP’ye üstü kapalı destek sunuyor.
Böylece, AKP, sanki iki genel başkan ve Başbakanla seçime giriyormuş havası estiriliyor. Yani, güç gösterisi biraz abartılıyor.
Ve, son olarak da terör başlığı ile buna bağlı operasyonlar konusu…
Türkiye’nin yaşadığı sorunu ‘’etnik ve mezhep köken’’den ayrıştırıp, tamamen terör konseptine bağlıyor.
Bir Cumhurbaşkanı’nın terörün karşısında durması kadar doğal bir şey olamaz. Ayrıca, öncelikli görevidir. Ama, terörün çıkış noktası olan yasadışı yapılanmalardan birini yok saymak ya da gizlemek adına soruşturmalarda hedef kaybına yol açacak anonim değerlendirmelere girildiği için, bu yaklaşımdaki samimiyet sorgulanmalıdır.
Ankara Garı katliamı ve diğer katliamların tek sorumlusu siyasi iktidardır. Buna kim karşı çıkıyorsa, o sorumluluğun ortağıdır.
Bakış açısını ne kadar değiştirmeye çalışırsanız çalışın, ne kadar istediğiniz algıyı yaratmaya çalışırsanız çalışın, güneş balçıkla sıvanmaz. Bazı gerçekler, gizlenemez…