Baharın gelmesini özler mi insan! Kendi ismim diye torpil yapmayacağım ama sevmeyen yoktur herhâlde. Dengeler sanki her şeyi, biraz sıcak biraz soğuk ama her zaman mutluluk verici. İçinde yaşam sevinci, uyanış, canlanma ve huzur barındıran başka bir mevsim var mı? Doğanın uyanışı ile birlikte insanların doğadan beklentileri ona duyulan minnet zamanla bazı geleneklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur…
Her toplumun kendine özgü gelenek ve ritüelleri vardır. Nevruz, Faşing, Baba Marta bunlardan sadece birkaçı…
Kökeni Persler’e dayanan ve 3000 yıldır kutlanan 2010 yılında bayram olarak ilan edilen, doğanın uyanışı ve Bahar Bayramı olarak kutlanan “Nevruz”.
Almanya’da, kışı kovmak adına, insanların kılık değiştirip, maskeler takıp karnaval tadında kutlanan “faşing” zamanla kendi milletlerinin kültürleriyle birleşip geleneksel hale gelmiştir…
BALKANLAR VE MARTENİÇKA
Birde Balkan ülkelerinin özellikle Bulgaristan haklının kutladığı Baba Marta bayramı (Marteniçka) vardır. Geleneksel bir bayram olmasına rağmen popülerliği ülke sınırlarını aşmış durumda. Hayata dair biraz umut, biraz eğlence, içinde saf sevgi ve samimiyet barındıran bir adet.
Kökeni Paganizme kadar uzanan bu geleneğin günümüze kadar gelen birkaç efsanesi var. Bunlardan ilki Nuh tufanında, gemiye kara parçasının yerini gösteren bir güvercinin hikâyesi. Yol gösterici kuş yolda yaralanır ve ağzında tutuğu beyaz ipe kanı bulaşır. Böylece bu iki renk ortaya çıkar. Bir başka hikâyede ise, kuşumuz bu sefer kırlangıç, Bulgar halkına ekim yapmak için verimli toprakları gösteriyor, diğer hikâyedeki gibi yolda yaralanıyor ve ağzındaki beyaz ipine kanı bulaşıyor. Böylece bu ip kutsal sayılıyor ve bu aksesuarı takmak gelenek haline geliyor.
Baba Marta Bayramı (Marta Nine) olarak da adlanıyor, başka bir deyişle 1 Mart’ta toprağın canlanması ile yeni başlayan tarım yılının, bereketli olması için dilekler dilenmesi esasına dayanıyor.
BEYAZ İP UZUN ÖMRÜ
KIRMIZI İP SAĞLIĞI…
Peki, bu iki rengin anlamı var mı? Evet var. Beyaz ip uzun ömrü, kırmızı ip ise sağlık ve gücü temsil ediyor. Bilekliğin yanı sıra büyük kuklalar, ponponlar, paralar da aksesuar olarak Marteniçka ya eklene biliniyor. Bu ipler den zamanla “Pijo” ve “Penda” adında iki kukla ortaya çıkmış. Bu karakterlerden “Pijo” beyaz iplikten yapılan erkek , “Penda” ise, kırmızı ipten yapılmış kadın kukladır. Bu iki karakteri ağaçlara, evlere ve ev hayvanlarına takıp, nazar ve hastalıktan korunacaklarına inanmışlardır.
Bu geleneğin belli başlı kuralları da var. Mesela Marteniçkalarınızı kendiniz yapmalısınız, eğer satın almak isterseniz onları sadece hediye edebilirsiniz. Böylece insanlar ile iletişim ve sevgi bağını güçlendirebilirsiniz...
Gelelim nasıl ve ne zaman uygulanacağına. 1 Mart’ta Marteniçkaları bileklerimize takıyoruz. Dileklerimizi diliyoruz, tâki leylek ya da kırlangıç görene kadar. Sonra çıkartıp çiçek açmış bir meyve ağacına ya da bir çiçeğe, dilek tutarak bağlıyoruz. Hepsi bu kadar…
PONPON, BONCUK, KUKLA OLABİLİR
İlginizi çekti ise, acaba nasıl yapabilirim diye düşünmüş olabilirsiniz. Hemen söyleyeyim, kırmızı ve beyaz ipleri bileğimiz boyunda kesiyoruz. Sonra kesilen ipleri bir tarafından bağlıyoruz. Bir ipi gergin tutup diğer ipi saat yönünde diğer ipe doluyoruz. En son aşamada ise boşta olan ipleri bağlıyoruz. Marteniçkanız hazır. Dilerseniz ponpon, boncuk, para ve kuklaları da kullanabilirsiniz…
Şimdi bazılarınız aklına, batıl inanç bunlar, çuldan çaputtan mı deva bekleyeceğiz gibi düşünceleri geçireceğinize eminim. Hayatın zorluklarını düşündüğümüzde küçük şeylerden mutlu olmak, bir nebze azaltmaz mı hayat yükünü. Hem ben hayatın anahtarının pozitif düşünme olduğuna inanıyorum. Her şeyin bir enerji olduğunu ve bu enerjinin evrende bir yeri olduğunu düşünürsek yaklaşık 1 ay gibi bir sürede, dileğinizi üzerinizde taşımak zamanla dilek enerjisinin yükselmesine neden olacaktır…
Tanıdık geldi mi? Aynı dua etmek gibi… Zaten bu dileğin ulaşacağı yer de belli. Araçlara takılmayıp hayatı güzelleştirmek adına bence denenebilir. Ne duruyorsunuz haydi sizde deneyin…
**
Evli. Çocuklu ve tiyatrocu
1984 yılında İstanbul’un Fatih İlçesi’nde dünyaya geldi. 2011 yılında Çayırova’ya yerleşti. Gıda teknolojisi bölümü mezunu. Özel sektörde 7 sene yöneticilik ve müdürlük görevlerinde bulundu.
Online içelik editörlüğü, blog yazarlığı, senaryo yazarlığı konusunda eğitimler aldı. Ayrıca bir bloğu var. Kişisel gelişime özel ilgisinden ötürü bu konuda birçok seminer ve eğitime katıldı.
Çayırova Belediyesi Tiyatro Topluluğu kadın ekibinde oyuncu. İki sene boyunca tiyatro eğitimi aldı.
Hobileri arasında doğada kamp yapma ve fotoğrafçılık var.
Evli. İki çocuk annesi. Ev kadını.