Birkaç gündür, 30 Ağustos Zafer bayramı kutlaması tartışması yaşanıyor.
Kutlamalar yapılacak mı, yapılmayacak mı ?
Bunu tartışmak bile abesle iştigal etmektir. Ama, madem böyle bir tartışma başladı, en azından tartışmanın nereden çıktığına bakalım…
Öncelikle belirtmeliyim ki,
Zafer Bayramı kutlamasının yapılmak istenmemesi ya da sudan gerekçelerle yapılmayışının önünü açmak, cumhuriyetin temel felsefesine karşı savaş açmak anlamına gelir. Bu durum, zaten AKP’nin temel stratejisinin zamana yayılmış adımlarından biri.
Bu açıklama Milli Savunma Bakanı’ndan gelmişse, söylenecek tek şey,
‘’Pes doğrusu. Böylesi bir akıl tutulması kabul edilemez’’ olacaktır, olmuştur da…
Geçen yılki 30 Ağustos törenlerini ‘terör’ bahanesiyle iptal eden AKP hükümetinin bu dönem Milli Savunma Bakanı olan Kocaeli Milletvekili Fikri Işık, CNN Türk’teki programda, "30 Ağustos'ta bu yıl tören yapılmayacak…………………………" dedi ve gelen tepkiler üzerine de geri adım attı.
Son sözleri ise ‘30 Ağustos törenleriyle ilgili açıklamam, sadece törenlerdeki geçitlerde askeri araçların kullanılmayacağına yöneliktir. Kastım 30 Ağustos törenlerinin yapılması veya yapılmaması değildir. Onu hükümet değerlendirecektir. Ancak 15 Temmuz gecesi yaşanan, yavrularımızda, gençlerimizde hala bir travma olarak devam eden, uçakların alçak uçmasından, tankların sokaklara çıkması gibi görüntülerden oluşan travmadan dolayı bu 30 Ağustos törenlerinde askeri araçların gösteri yapmayacağını kastettim" oldu.
İki günde, birbirine zıt iki açıklama…
Bu açıklamaların, kasıtlı olduğunu düşünüyorum.
Bu açıklamaların, cumhuriyete giydirilmek istenen yeni elbiseye alıştırma adımları olduğunu biliyorum.
Bu açıklamaların, muhafazakarlıkta tavan yapmış, biat etmenin sınırına gelmiş, sorgulama ve hesap sormayı ‘şeytan işi’ olarak algılayan, ama emir aldığında ölmeyi bile hiçe sayan yeni bir toplumun dizayn edilmesi açısından da önemli olduğunu görüyorum.
Bir şeyi yapmak istemiyorsanız, çıkar açık açık söylersiniz.
Çeşitli bahaneler üretmenin anlamı yok. Kaldı ki, artık bakan düzeyinde bir kimliğe sahipsiniz ve karar mekanizmasının tam göbeğindesiniz.
Fikri Işık’ın, ‘’ben dedim, evet böyle dedim’’ cesaretini gösteremiyor almasına şaşırdım. Çünkü, kendisi ‘özü, sözü bir siyasetçi’ olarak tanınıyor.
Ya köklü bir değişiklik yaşadı ya da yanlış tanınıyormuş da gerçek siyasetçi kimliği şimdilerde fark edilir oldu.
Tüm bu değerlendirmelerim ışığında söyleyeceğim son söz, ‘gelin bahane aramadan, üretmeden hedefinizi ortaya koyun’ demektir.
Nasıl olsa iktidar söylemlerini tartışan bir seçmen tabanınız yok…
Nasıl olsa, ‘’Evden dışarı çıkmayın’’ dediğinizde tık sesi bile çıkmıyor…
Nasıl olsa ‘Peygamber ocağı’ dediğiniz TSK’ya ve mensuplarına karşı tavır geliştirmek için düğmeye bastığınızda ‘cihat başladı, şehit olacağım’ diyerek sokağa fırlayan ve tankların önünde barikatlar oluşturan kalabalık seçmen topluluğunuz var.
Hal böyleyken, neden çekinirsiniz, anlaşılır gibi değil…
Koskoca bakansınız,
Siyasi karar mekanizmasının hemen yanıbaşında yürüyorsunuz,
Ama hala endişe ve korkularınız olması size yakışmıyor…