Cumartesi günü Gebze’de olağanüstü bir gün yaşadık.
Cizre’de şehit olan Uzman Çavuş Ümit İnan toplumun tüm kesimlerini cenazesinde birleştirdi.
Cenazede hüzün, gözyaşı öfke seline dönüştü.
Mahşeri kalabalık sessiz protesto eder gibi cenazede buluştu.
İnsanlar şehit cenazeleri üzerinden siyasi ayrımcılık ve rant sağlanmasını doğru bulmuyor.
Bu ölümlerin biran önce son bulması herkesin ortak talebidir.
Ne ölerek ne de öldürerek sonuca ulaşmak imkansız gibi duruyor.
Bu yüzden çocuklarımız ölmesin diye bilme cesaretini göstermeliyiz.
Cenazeyi başlangıçtan sona kadar takip ettim.
Şehit babası Nezir İnan ayakta duracak hali yoktu.
Anne Zeliha İnan’ın yüreği bu acıya dayanamadı.
Mustafapaşa Camii önünde yere yığıldı.
Şehit cenazesinin resmini taşıyan askerin gözyaşları yürekleri dağladı.
Böyle günlerde insan söyleyecek söz bulamaz.
Ölen askerlerin her birinin acıklı hayat hikayesi daha sonra ortaya çıkar.
Televizyonlarda izlediğimiz Ordulu Şehit askerin tenekeden yapılmış derme çatma evini pek çoğumuz görmüştü.
Çanakkale’li şehit askerin evi diğerlerinden farklı değildi.
Gebzeli Uzman Çavuş Ümit İnan’ın durumu çok farklı olmadı.
Yoksul bir aile çocuğu olan Ümit İnan kısacık ömrüne çok şey sığdırmış.
Uzman Çavuş olmadan önce bir süre güvenlik görevlisi olarak çalışmış.
Almış olduğu ücret tatmin edici olmadığı için ailesine daha fazla katkıda bulunmak amacıyla Uzman Çavuşluk için başvuruda bulunmuş.
Baba Nezir İnan işsiz bir aile reisi oğlunun ölüm haberini aldığı gün iş aramaktan evine dönmüştü.
Tüm bu acıklı hikayeleri son zamanlarda sıkça duyar olduk.
Pazar günü Petrol-İş Sendikasının Genel Kurulu yapıldı orada da şehit askerin acıklı yaşam öyküsüne vurgu yapıldı.
Zor günlerden geçiyoruz.
Karanlık bir döneme savruluyoruz.
Her sorunu öfkeyle çözmeye çalışıyoruz.
Bu yüzden hiç bir sorunumuzu çözemiyoruz.
Herkes kendi acısını iç dünyasında yaşıyor.
Ortak acıları birlikte yaşayabilsek belki acılarımızı hafifletebiliriz...!