Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük asker ve devlet adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yalnızca devrimlerine, düşüncelerine değil aynı zamanda heykellerine saldırılar sistemli şekilde devam ediyor.
Eline balyoz, çekiç, nacak veya balta alan Atatürk anıtına zarar vermek için saldırıyor.
Duyarlı vatandaşlar müdahale ediyor olayla ilgili polise haber veriliyor.
Saldırgan veya saldırganlar güvenlik güçleri tarafından yakalanıp karakola götürülüyor sonra adliyeye sevk ediliyor.
Genellikle çoğu serbest veya adli kontrol şartıyla bırakılıyor.
Yaptıkları bir anlamda yanlarına kar kalıyor.
Bilindiği üzere bu saldırıyı yapanlar için klişe olmuş tanımlama var.
Akli dengesi yerinde değil, psikolojik sorunlar var!
Görünüşe göre bunları saldırıya yönlendiren birileri, ‘’Yakalanırsan polise aklım yerinde değil, ruhsal sıkıntılarım var, kulağıma sesler geliyor şeklinde ifade ver’’ diye telkinde bulunuluyor.
Öyle ya ceza almaktan yırtmak için ‘deli’ rolü yapmak gayet güzel taktik!
Atatürk’ün heykeline saldırılar sıradan veya akli dengesi yerinde olmayan diye geçiştirilecek bir şey değil.
Zira bizim sadece saygıdan ötürü büst-heykel şeklinde gördüğümüz şeyi o kafa put olarak algılıyor.
Atatürk’e tapınıldığını, ilah olduğunu sanıyor.
Ondan ötürü saldırıyor!
Aklı ve bilimi rehber almış hiçbir insan Atatürk heykeline veya herhangi bir heykele, objeye tapınmaz.
Anıtkabir’e dilek dilemek, bez bağlamak, oğluna, kızına iş, eş, para bulsun diye gitmez.
Sadece Mustafa Kemal Atatürk’ün anısı önünde saygıda bulunmak için insanlar Anıtkabir’i ziyaret eder.
Şu bir gerçek ki heykellere saldırılar evveliyatı uzun yıllara yayılan ve altyapısı olan Cumhuriyet karşıtı çalışmaların, çabaların sonucudur.
Anımsayın geçen on yıllar içinde ve günümüzde devleti yöneten kimilerinin kronik Atatürk düşmanlığını.
Bunların devleti yönetirken Atatürk ve Cumhuriyete karşı hep flu bakışları vardı.
Bir yandan milli bayramlarda, törenlerde ‘’Ey aziz Atatürk…’’ derken öte yandan Atatürk’ün izlerini silmek adına her şeyi yaptılar, yapıyorlar.
Tabi Anıtkabir’de, Atatürk anıtı önünde hiçte istemeyerek bulundular ve bulunuyorlar.
Basit bir soru, milli eğitimde eğitim ve öğretimde Atatürk’e, laik Cumhuriyete dair ne var ve ne kaldı…?
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyetin yerine alternatif uyduruk tarih icat edenleri, Kurtuluş savaşını yok sayanları, hafife alanları, tarihi kitaplardan değil uyduruk ve propaganda soslu TV dizlerinden öğrenenleri görüyoruz.
Muasır medeniyetlere ulaşmak adına Atatürk’ün devrimlerinin nasılda parça, parça sistematik biçimde yok edildiğini hep birlikte görüyoruz.
Ne var ki Mustafa Kemal Atatürk düşünce ve yol gösterici olarak Türk toplumunun rehberi olmayı sürdürecek.
Bundan herkes emin olsun.