Bu dönem kültür sanat etkinlikleri kapsamında gerçekleştirdiğimiz şair söyleşilerin artık sonuna geldik. Geçtiğimiz dönem bu söyleşilere ilk Ahmed Arif ile başlamıştık. Sonra Enver Gökçe ve Hasan Hüseyin Korkmazgil etkinlikleri yaptık. Ve Cumartesi günü dönemin son etkinliği olarak adına ‘’Aşkın ve başkaldırının şairi’’ dediğimiz Adnan Yücel’i andık.
Özellikle bu şairleri neden anmak ve hatırlatmak istediğimizi açıklamak gerekirse; bu dört şairin de ortak bir yanı vardı. Nazım Hikmet’in açtığı yolda ilerleyen ama kendi dönemlerinin özgün koşullarına yaslanarak toplumcu gerçekçi şiire yön veren şairlerdi bunlar.
Enver Gökçe, ‘’acılı kuşak’’ dediğimiz kırk kuşağının şairidir. Ahmed Arif şiirlerini 1968 yılında halkla buluşturmuş, 68 kuşağının en sevilen şairlerinden biri olmuştur. Hasan Hüseyinkorkmazgil ise özellikle 1970’lerin sonuna doğru doruk noktasına ulaşan emek hareketlerini, grevlerini, eylemlerini şiirine taşımıştır.
Fakat toplumcu gerçekçi şiirin temsilcisi Adnan Yücel’i diğer şairlerden ayıran en başat durum 12 Eylül darbesidir. Adnan Yücel ilk şiir kitabını 1978 yılında yayınlasa da geri kalan tüm şiirlerini 1980’den sonra yazmış ve şiirlerinde 12 Eylül’ün politik, yaşamsal ve duygusal acılarını, öfkelerini ve izlerini yansıtmıştır.
12 Eylül’ün politik etkilerini hemen hemen hepimiz bilmekteyiz. Kapatılan partiler. Yasaklanan siyasi faaliyetler. Örgütlenme, düşünce ve ifade özgürlüğü önüne koyulan Devlet Güvenlik Mahkemeleri. Tutuklamalar, cezaevlerinde yaşanan insanlık ihlalleri ve idamlar. Bunlar toplumsal ve siyasal yaşama indirilen en belirgin müdahaleler arasındaydı.
Fakat aynı zamanda 12 Eylül darbesinin kültür sanat alanına da ciddi müdahaleleri oldu. 12 Eylül de ilk kitaplar gömüldü. Kitaplar toplatıldı ve yakıldı. Sadece siyasi değil, şiir kitapları, öyküler, romanlar yasaklandı. Yazarlar cezaevinde atıldı. Tutuklandı. Hapis yattı. Kimi sanatçılar vatandaşlıktan çıkartıldı. Çok sayıda sanatçı yurtdışına kaçmak orada sürgünde yaşamak zorunda bırakıldı.
Bunlar darbenin sanat alanında ki maddi müdahaleleriydi. Manevi anlamda yaşanan yenilgi şiirlere, öykülere, romanlara da yansıdı. Bu dönemde yenilgi, yanılgı hatta inkâr şiirleri, öyküleri, romanları yazıldı. Artık eşitlik, özgürlük, kardeşlik gibi taleplerin hayat bulmayacağı, bireyin ve bireysel kurutuşun önemli olduğu, toplumculuk yada halkçılık adına her şeyin bittiği söylendi. Şiirde bir başkaldırıdır. İşte Adnan Yücel tamda böyle bir dönemde tarih sahnesine çıkmış ve ‘’bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek’’ şiirini yazmıştır.
Adnan Yücel, yaşanılan dönem ne kadar zor ve karanlık olursa olsun gerçekleşecek tarihsel direnişin mutlak bir aydınlığa çıkacağına ve zaferle sonuçlanacağına inanıyordu. Anısı önünde saygıyla…