Rahim ağzı kanserinin de bu hastalıklardan biri olduğunu ve HPV aşısı ile rahim ağzı kanserinden korunmanın mümkün olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları, Doğum ve Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Murat Dede, “Kadınlarda meme kanserinden sonra, gelişmemiş ülkelerde en sık görülen ikinci kanser türü olan rahim ağzı kanseri her yıl yaklaşık 250 bin kadının hayatını kaybetmesine sebep oluyor. Düzenli jinekolojik muayene ile kanser oluşmadan kanser öncüsü aşamasında yakalamak mümkün” açıklamasında bulundu. Prof. Dr. Murat Dede, Ocak Rahim Ağzı Kanseri Farkındalık Ayı vesilesiyle konuyla ilgili önemli bilgiler verdi...
Rahim ağzı kanseri ile doğrudan ilişkisi olan HPV’nin yaşamı tehdit eden pek çok hastalığın sorumlularından biri olduğunu da dile getiren Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları, Doğum ve Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Murat Dede, “Canlılığını sürdürebilmek için diğer virüslerde de olduğu gibi insan epitel hücrelerini enfekte eden HPV, çoğalabilmek için yine epitel hücre yaşam döngüsü mekanizmasını kullanıyor. İnsan vücudu ile temas ettikten kısa bir süre sonra epitel dokulara yerleşiyor. Bu dokular üzerinde enfeksiyon ve sonrasında siğil şeklinde lezyonlara neden olabiliyor. Sıklıkla genital bölgedeki epitel hücrelerini etkiliyor. Yapılan çalışmalar doğrultusunda dünya üzerinde yaklaşık 700 milyon kişinin bu virüsle enfekte olduğu ifade ediliyor” şeklinde konuştu.
HPV UZUN YILLAR BELİRTİ VERMEYEBİLİR
Günümüzde HPV enfeksiyonu için etkinliği kanıtlanmış bir tedavi seçeneğinin olmadığını, bu nedenle bulaş sonrası ortaya çıkan ciddi hastalıkları yönetmek için virüsün doğru şekilde tanınması ve hastalığa dair belirtilerin erken dönemde fark edilmesinin önemini vurgulayan Kadın Hastalıkları ve Doğum ve Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Murat Dede, “HPV’yi düşük riskli ve yüksek riskli olmak üzere iki farklı şekilde sınıflandırmak mümkün. Genital bölgede ortaya çıkan siğillerin büyük çoğunluğundan HPV 6 ve HPV 11 olarak adlandırılan düşük riskli virüs tipleri sorumlu. Bu sınıftaki virüsler kişide rahim ağzı kanserine yol açmıyor ancak aralıklı olarak genital doku enfeksiyonuna, siğillere ve çok nadiren de serviks kanserine yol açabiliyor. HPV 16, HPV 18, HPV 31, HPV 33, HPV 35, HPV 45, HPV 52 ve HPV 58 gibi birçok alt tip ise yüksek riskli virüsler olarak tanımlanıyor. Bu virüs genital (vulva, vajen, rahim ağzı), enfeksiyon, kanser ve kanser öncesi lezyonlara yol açabiliyor” dedi. Dış genital organlarda gözle görülmeyen ve benzer lezyonlara neden olmayan yüksek riskli virüs tiplerinin uzun yıllar hiçbir bulgu vermeden seyredebildiğini hatırlatan Prof. Dr. Murat Dede, “Bir kadında HPV’nin vücuda girişinden kanser olmasına kadar geçen süre 20-30 yıldır. Bu nedenle kanser oluşmadan kanser öncüsü aşamasında yakalamak mümkün. İşte bu durum rahim ağzı kanserinin teşhisini büyük oranda geciktirdiği için belirli yaş gruplarına yönelik düzenli jinekolojik muayene ve uygun sıklıkta aşı planlaması rahim ağzı kanserinden korunmak için son derece önemli” açıklamasında bulundu.
HPV AŞISI ÖNEMLİ
HPV aşısının virüs içermediğini, özellikle mukoza salgılarında koruyucu hücre sayısını artırdığını ve virüsün bu mukoza dokularından içeri girmesini engellediğini söyleyen Prof. Dr. Murat Dede, “Bu şekilde immünolojik bir koruma sağlar ve kişide uzun süreli bağışıklık geliştirir. Dolayısıyla HPV aşısı sayesinde rahim ağzı kanseri, kanser öncüsü hastalığı ve genital siğil aşı ile önlenebilir. Aşı ile önlenebilen tek kanser türü rahim ağzı kanseridir” dedi.
DÜZENLİ MUAYENE ŞART
Bağışıklık sistemi eksiksiz olarak çalışan kişilerde HPV ailesinde yer alan pek çok virüs tipinin herhangi bir sağlık sorununa yol açmadığını ve bağışıklık sisteminin müdahalesiyle yaklaşık 1-2 yıl içinde vücuttan uzaklaştırıldığını vurgulayan Kadın Hastalıkları ve Doğum ve Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Murat Dede “Ancak bazı virüs alt tipleri genital siğillere, kanser öncüsü deri lezyonlarına ve serviks, penis, anüs, orofarenks, vulva ve vajina gibi dokularda kanserlere yol açabiliyor. HPV aktif kişilerde ortaya çıkan belirtiler kişinin bağışıklık durumuna göre değişiklik gösteriyor. Yüksek riskli HPV ile temas sonucunda gelişen rahim ağzı kanseri de başlangıç evresinde herhangi bir bulguya neden olmuyor ancak hastalığın klinik evresinde sıklıkla ağrısız vajinal kanama, ilişki sonrası kanama, adet dışı kanama ve et suyuna benzetilen vajinal akıntı görülüyor. Anormal vajinal kanamalar ve enfeksiyona bağlı ortaya çıkan akıntılar daha birçok genital hastalığın belirtisi olacağı için hekim kontrolü ile detaylı muayene önemli” açıklamasında bulundu.
CİNSEL TEMAS İLE BULAŞIYOR
HPV’nin yalnızca kadının rahim ve vajinal doku epiteline değil; her iki cinsiyete ait genital organların ve hatta anüs ve mesaneye ait dokuların epitel hücrelerine yerleşerek buralarda büyüme lezyonlara yol açabildiğini söyleyen Prof. Dr. Murat Dede, “HPV kişiden kişiye büyük oranda vajinal ve anal ilişki sırasında bulaşırken, oral ilişkiyle ya da sadece cinsel temas ile bulaşması da mümkün. Cinsel yönden aktif olan her yetişkin birey hayatının bir noktasında HPV ile enfekte oluyor ve genellikle belirtisiz seyreden bu enfeksiyonu fark edemeyip partnerine bulaştırıyor. İlk cinsel birliktelikten itibaren yalnızca bir partnerle ilişki yaşayan bir kadının 3 yıl sonunda HPV ile enfekte olma riski yaklaşık yüzde 46. Genital siğillere yol açan virüsler ise diğer virüs tiplerine oranla daha bulaşıcı. HPV ile enfekte olup genital siğil tedavisi almış bir kişi, deri yüzeyinde hiç siğil görünmese bile virüsü başkalarına bulaştırabilmekte. Dolayısıyla HPV’nin cinsel yolla nasıl veya ne zaman bulaştığını saptamak son derece zor. Bu nedenle eşlerden birinin HPV tanısı alması cinsel yönden sadakatsizlik göstergesi olarak değerlendirilmemeli” hatırlatmasında bulundu. 9-14 yaş arası hem erkek hem de kız çocuklarının aşılanması gerektiğini belirten Prof. Dr. Murat Dede, HPV aşısının çocukların eğitimi, farkındalığın artırılması ve aşı şemalarına dahil edilmesinin önemini vurguladı.